Ne diyor Irak Devlet Başkanı Celal Talabani? "Irak toprakları komşu ülkelere saldırı için kullanılamaz. Şiddete karşıyız. Silahlı mücadele devri kapandı. Kürt gruplar, PKK'dan silahlı mücadeleye son vermesini isteyecek. Barzani ile temel amacımız dağdakileri ikna etmek. Silah bırakıp dönsünler ama hapishanelere değil köylerine." PKK'nın tasfiye edileceğinin işaretleri bunlar. Talabani'ye göre iki Kürt grup PKK'ya; "artık bu topraklardan git ya da silah bırak" diyecekler.
Benzer cümleleri yine Talabani'den daha önce de duymuştuk. 2006'nın Eylül ayında Talabani şöyle diyordu: "PKK'yı ateşkese ikna ettik. Örgüt birkaç gün içinde ateşkes ilan edecek." Ama bir gün sonra aynı Talabani ABD medyasına şu açıklamayı yapıyordu: "Türkiye, İran ve Suriye Irak'ın içişlerine karışıyor. Bunun devamı halinde bu ülkelerdeki muhalif grupları destekleriz, sorun çıkarırız. Bizim de kartlarımız var." Hem de Türkiye'nin Lübnan'a asker göndermeye hazırlandığı günlerde.
Bu sözleri o zaman şöyle okumuştuk. ABD, Talabani üzerinden Türkiye'ye bir şey söylüyor: "Bizim planlarımıza uymazsanız sizi içeriden çökertiriz." Nitekim bu kanaati güçlendiren çok feci gelişmeler yaşandı. PKK'nın gücünü aşan saldırılar gerçekleşti. ABD ve bölge yöneticileri aynı dönemde PKK'ya Kürt Parlamentosu'nda güvence veriyordu.
Bir yıl sonra, 9 Ekim 2007 Talabani şu açıklamayı yapıyordu: "PKK saldırılarını bu akşamdan itibaren durduracak." "Türkiye'ye kedi bile teslim etmeyiz" diyen bir Devlet Başkanı'nın ani dönüşlerini hayretler içinde izliyorduk.
Talabani'nin bugünkü sözleriyle o günkü sözleri arasında benzerliği hatırlamamak olur mu? Türkiye ile ABD ilişkilerinde esen rüzgara göre savrulan, fırsatları en etkili biçimde kullanmaya çalışan ama sözlerinin arkası gelmeyen bir Devlet Başkanı vardı karşımızda. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Ocak ayına ertelenen Bağdat ziyareti öncesi benzer sözleri tekrarlamaya, Kerkük konusunda Türkiye'ye yakın tezleri dillendirmeye başladı. Cumhurbaşkanı Bağdat'ın yanısıra Kerkük'ü de ziyaret eder, Kuzey Irak'a ilişkin güçlü işaretler verirse, benzer sözleri Iraklı bütün taraflardan görmeye duymaya başlayabiliriz.
Aslında PKK'nın tasfiyesine çoktan karar verilmişti ama Irak işgali sonrası günden güne değişen bölgesel şartlara göre kullanılan bir "kart" olarak elde tutuluyordu. Sadece terör saldırılarıyla değil, PKK kartı ile Türk dış politikası rehin alınmış oluyordu. Ama bu kart eskisi kadar rahat kullanılamıyor. "PKK kartı"nı boşa çıkarma yolunda özverili bir çaba, Türk dış politikasında ağrılığını hissettiriyor.
Talabani'nin son açıklamalarını, belki de bu yüzden, öncekilerden ayrı tutmak gerekiyor. Bölgesel şartlar değişti. ABD çekilme takvimi açıkladı. Ankara ile Bağdat arasında hem terör hem Kerkük ve daha bir çok konuda ortaklık alanları geliştirildi. Türkiye, Bağdat yönetimiyle "ortaklık"lar kurarken Kuzey Irak'la yakınlaşmak için kararlı bir çaba içerisine girdi. Son sözler, bu gelişmelerle birlikte değerlendirildiğinde anlam kazanıyor.
İşte bu sürecin önemli bir aşaması olarak Irak Devlet Başkanı Nuri el Maliki dün Ankara'ya geldi. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Temmuz ayında yaptığı Bağdat ziyareti sırasında imzalanan "özel ortaklık" anlaşmaları iki ülke ilişkilerinin geleceğinin "gizli anayasası" niteliğinde. "Alman-Fransız ekseni"ne benzetilen, Türkiye'nin hiçbir ülke ile yapmadığı türden ileri düzeyde ortaklıklar Talabani'nin sözlerini aşarken, PKK sonrasına ilişkin bölgesel denklemleri de etkileyecek türden.
Yüksek Düzeyde Stratejik İşbirliği adı verilen bu anlaşmada güvenlikten ekonomik ortaklıklara, turizmden enerjiye, Irak'ın inşasından kültürel ortaklıklara kadar bir çok alanda "entegrasyon"a benzer düzenlemeler yer aldı.
Maliki'nin Ankara'daki ilk açıklaması şöyle oldu: "İlişkileri iyi bir dereceye getirmemiz gerektiğine inanıyorum. Yüksek derecede stratejik ilişkilerin gerekliliğine inanıyorum. İki ülkenin ortak menfaatleri için buradayız ve bunun korunmasının gerekliliğine inanıyorum. Her şeyi açık bir şekilde konuşmak için buradayız. İki ülke arasındaki ilişkiler ve PKK öncelikli konular."
Açıklama, Bağdat ziyaretinde başlanan sürecin devamına işaret ediyor. Bu ortaklığın, Talabani'nin sözlerini şekillendirdiği gibi, PKK'nın geleceği, Kuzey Irak'la ilişkiler ve Kerkük konusunda kalıcı izler bırakacağı ortada. Buradan hareketle, önümüzdeki aylarda hem PKK hem de Kuzey Irak konusunda köklü adımların atılacağını varsayabiliriz. Tabii "Kürt Meselesi" ile ilgili gelişmeler de bu adımlara paralel seyredecek gibi.
Türkiye'nin "kırmızı çizgileri"nin flulaştığı tezine karşın, ayrışma yerine ortaklığı öne alan kalıcı adımlar atılıyor...