Avrupalı 27 ülkenin dışişleri bakanları da Ahmet Davutoğlu'nun ağzından çıkan 'proje'yi duyduklarında benim kadar şaşırmışlar mıdır acaba? Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkileri normalleştirme girişiminin henüz birkaç gün önce başladığını hatırlayıp, "Neden olmasın?" diye kendilerine sunulan 'proje' için "Hadi canım sen de" bile demiş olabilirler...
İlk şaşkınlığım geçtikten sonra ben "Neden olmasın?" diyenler arasına katıldım; ülkelerinin dış politikalarından sorumlu bakanlar benden önce o noktaya gelmiş olabilirler...
Arkanıza yaslanın ve düşünün: Gence, Laçin, Karabağ, Erivan, Nahçıvan isimleri size neler düşündürüyor? Kısadan cevap vermek gerekirse 'savaş' sözcüğünü değil mi? 1990'ların başlarında o isimlerin hepsini birarada 'savaş' sözcüğü eşliğinde işiyorduk. Hükümet, Ermeni girişimi başarıya ulaşırsa, o isimleri bir 'barış projesi' için kullanmak kararında...
Gence'den başlayacak bir otoyol Karabağ'dan, Laçin koridorundan, Ermenistan'dan, Nahçıvan'dan geçecek ve Türkiye'de Kars'a erişip oradan Avrupa'ya bağlanacak... Azeriler de, Ermeniler de, Nahçıvanlılar -hatta bütün Kafkas coğrafyası- Türkiye üzerinden Avrupa ile irtibat kurabilecek; düşünebiliyor musunuz?
Davutoğlu, "Girişim başarılı olsun, bir Balkan Konferansı toplayalım" teklifini yapmış Avrupa Birliği'nin (AB) dışişleri bakanlarına.
Ben de olsam, diğerlerinin kulak hizasında "Türkiye olmadan AB'nin global bir stratejik güç olması imkânsız" cümlesini sarf eden Finlandiya Dışişleri Bakanı gibi düşünürdüm... AB'nin Türkiye olmaksızın dengeleri etkileyecek bir güce kavuşması gerçekten muhal...
Neden bilmem, Ahmet Davutoğlu'nu dinlerken aklımızda Turgut Özal hayali capcanlı duruyordu. Özal'ın kafasında da Türkiye'yi merkezine oturttuğu bir dünya vizyonu vardı ve her ülkeyle her kurum o vizyonda önem sırasına göre bir yere sahipti.
Ermenistan'ın da o vizyonda bir yeri vardı. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü'nü hayata geçirirken Karadeniz'e açılışı bulunmayan Ermenistan'ı niçin örgüte üye yapmış olsun ki? Şimdi "Serj Serkisyan milli maça gelecek mi?" diye soruyoruz; Ermenistan'ın o zamanki Cumhurbaşkanı Ter-Petrosyan Karadeniz örgütünün ilk toplantısı için İstanbul'a gelmişti.
O gün bugündür Ermenistan'dan nice bakan o örgütün toplantıları için Türkiye'ye gelip gidiyor.
Her bakanın kendine has bir yoğurt yiyişi var. Ali Babacan da yanına gazetecileri alırdı önemli bir geziye giderken, ancak nadiren konuklarının yanına gelir ve daha da ender bir biçimde bilmedikleri bir bilgi verirdi. Ahmet Davutoğlu ise gezilerini sadece kendisine refakat eden Dışişleri diplomatları için değil konuk ettiği gazeteciler için de bir 'meslek içi eğitim' vesilesi sayıyor.
İlk gün "Sürprizlere hazır olun" uyarısıyla uçağa adım attığımız için uğradığımız her durakta yeni bir sürpriz bekledik. Aslında her uğranılan yerde hiç değilse benim açımdan bir sürpriz yaşandı. Ya bilmediğim bir konuyu öğrendim, ya da yepyeni bir durumla karşılaştım.
Uçağın her gezide değişen gazeteci yolcuları var, ama nedense bizim yolculuk meslektaşlar arasında biraz da gıptayla karşılanmışa benziyor. "Keşke ben de sizinle olsaydım" diyen bir-iki telefon ben de aldım. İsimleri yetkilisiyle paylaştığımda, ya daha önceki bir geziye katıldığını, ya da önümüzdeki gezilerden biri için düşünüldüğünü öğrendim.
Osman Sert başarılı televizyon haberciliği kariyerini şimdilik kenara iterek uzun yıllardır tanıdığı Ahmet Davutoğlu'nun basın danışmanlığını üstlendi. Bakan özel kalem müdürü Gürcan Balık medyaya çok açık bir diplomat. Bakanlık sözcüsü Burak Özügergin görevine yeni bir üslup getirmişti zaten. Bakanın özel müşaviri Cihad Erginay da bu kadroyu tamamlayan özelliklere sahip.
İlk durak olan Bağdat'a indikten kısa süre sonra, ülkede işlerin pek yolunda gitmediği izlenimini edindim. Her türlü güvenlik tedbirinin en aşırısının alındığı 'yeşil bölge'de saatlerimizi geçirdiğimiz halde, karşılaştığımız kişilerin yüzünde karamsarlık okunuyordu.
Suriye'de ise tam tersi bir kendine güven hissi fark ediliyordu. Önceki gelişlerimde 'google' bile erişilmez bir internet adresiydi; Cumhurbaşkanı Esad'ın sarayında, yazımı, özel kalemde açık duran 'google' adresi üzerinden geçtim.
Kıbrıs'ta Türkleri 'umutlu' gördüm. Basın toplantısına katılan Rum gazeteciler ise ikircikli ve pimpirik bir görüntü verdiler. En olmayacak senaryoları Rumlar kafalarında taşırken, onlara muhatap Türkler "Hiç merak etmeyin, işler yoluna girer" havasındaydılar.
Mısır'da elitler arasında Türkiye büyük bir merak konusu; "Yapamazsınız" noktasından "Biz olmadan yapamazsınız" noktasına gelmişler.