Gezi Parkı eylemleri içerisinde iyi niyet ve masum duygularla yer almış bir grubun varlığını görmezden gelemeyiz. Ama işi nasıl çığırından çıktığını, ne kadar örgütün gösterilerde öne çıkarak, Gezi Parkı’ndaki asıl eylemcileri çoktan gölgelediğini de görmezden gelemeyiz.
İyi niyetlerini sorgulamayacağımız az sayıdaki eylemci bu gösterilerden kimin kazançlı çıktığını görmeli; ülkemizin imaj kaybı, kamuya ait araçlara verilen zararı ve sivil vatandaşın, esnafın yediği darbeyi düşünmeli.
Gezi Parkı eylemlerinin seyri, eylemci gruplara verilen desteğin içerdeki ve dışardaki adresleri dikkatle izlendiğinde, nasıl büyük bir oyunla karşı karşıya olduğumuz ve Türkiye’nin önünün nasıl kesilmeye çalışıldığı görülür.
Eylemcilere ilk günlerdeki müdahalelerin üslubu ve dozu tartışılabilir. Polisin hataları, yetkililerin öngöremediği gelişmeler, eylemlerin bütününde göstericilerin sergilediği kabalığı, gözü karalığı ve vahşeti görmemize mani değildir. Çevreyi kıran, döken, yakan ve bunu hayvani bir şehvetle yapan anlayışın sahipleri “çevrecilik” namına söz söyleme hakkını çoktan yitirdi.
Bunca zarara ve can sıkıcı tabloya rağmen, Gezi Parkı eylemlerinin faydasından söz etmek mümkün müdür? “Her şerde bir hayır vardır” yaklaşımıyla baktığımızda bu olayların hükümete, devlet yetkililerine söylediği çok şey vardır. O cenahta “mesaj alındı” denirken öylesine bir şey söylenmiş olmuyor. Bir değil çok mesaj Başbakan Erdoğan ve ekibi tarafından alındı, gereği yapılıyor.
En önemli mesaj, bunca yılın kazanımı, bunca birikim, ekonomik tablolardaki bunca parlak göstergeye birkaç “çapulcu” eliyle nasıl gölge düşürülebildiği ve zeminin ne kadar kırılgan, ne kadar kaygan olduğu gerçeğidir.
Vatandaşın çoğu Türkiye’nin karşı karşıya olduğu çok boyutlu tehlikeyi görmüştür. Erdoğan’ın ne kadar çok cephede mücadele etmek zorunda olduğu, Gezi Parkı eylemleriyle bir kez daha çok net bir biçimde ortaya çıkmıştır.
Daha önce Ak Parti’ye oy vermemiş vatandaşlar önümüzdeki seçimlerde Erdoğan yönünde tercih kullanacaklardır. Ak Parti tabanını safları sıklaştırmıştır.
Gezi Parkı eylemleri Deniz Feneri üzerinden 2007 yılından beri yürütülen kampanyanın anlaşılmasını da kolaylaştırmıştır.
Almanya’dan başlatılan Deniz Feneri kampanyasını aylarca, hatta yıllarca gündemde tutan çevrelerin tamamına yakını bugün Gezi Parkı eylemcilerinin yanında saf tutmuşlardır.
Başbakan Tansu Çiller’in danışmanlarından ve halen A Haber Televizyonu’nun Siyaset Danışmanı Hüseyin Kocabıyık, Gezi Parkı eylemlerini değerlendirirken önemli açıklamalarda bulundu. Kocabıyık A Haber’deki programda Türkiye’nin Sivil Toplum Kuruluşlarının önemini anlatırken, "Dünyanın herhangi bir yerinde bir felaket olduğunda bu yardım kuruluşları gidiyorlar, Türk bayrağını asıyorlar ve büyük kaynakları transfer ediyorlardı. Deniz Feneri Derneği bunların en başında geliyordu. Bir an geldi o kadar etkili çalışmalar yaptı ki Almanya bundan rahatsız oldu ve kafasını kopardı, bize geri gönderdi. Türkiye'deki Deniz Feneri ile hiç alakası yoktu. O günden beri kendine gelemiyor, imajı bozuldu" diyordu.
Kocabıyık, gazetedeki köşesinde de konuyla ilgili düşüncelerini şöyle dile getiriyordu:
“Son yıllarda Türkiye'deki en göze batan gelişme yardım kuruluşlarındaki artıştı. Bu kuruluşlar şefkatli, müşfik Türk halkının hayırseverlik duygularından büyük kaynaklar oluşturdular. Bu kaynakları dünyanın dört bir yanındaki yardıma muhtaç insanlara kanalize ettiler. Bunu yaparken renk, dil, inanç farkı gözetmediler. Dünyanın dört bir yanına Türk bayrağını diktiler, gönülleri fethettiler, aynı zamanda yaptıkları müthiş bir kamu diplomasisi çalışması idi. Yeni Türkiye'nin en önemli dünya gücü haline geldiler. Türkiye'nin bu gücüne ilk darbe de Almanya'dan geldi. Türkiye'nin en güçlü insani yardım kuruluşu Deniz Feneri’nin Almanya ayağını uyduruk bir dava ile imha ettiler. Bu dava üzerinden Türkiye'deki asıl Deniz Feneri’ni de imaj krizine soktular. Türkiye’nin büyük bir gücü yok edilmek istendi. Şimdi aynı Almanya, Gezi protestolarının karanlığında yüzünü gösteriyor. Almanya kendi çıkarlarının bekçisi bir Türkiye istiyor. Kendi programı olan bir Türkiye işine gelmiyor.” (Yeni Asır, 24.06.2013)
Gezi Parkı olaylarının arkasındaki güçler deşifre edildikçe Deniz Feneri üzerinden yürütülen linç kampanyası daha iyi anlaşılıyor.
Asıl hedef Türkiye, hükümet, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve insanımızın hayırseverlik duyguları idi. Fazla söze ne hacet!
Almanya Deniz Feneri e. V. Haberleri gündemdeyken Mahir Kaynak, Mehmet Eymür, Fehmi Koru gibi, söyledikleri yabana atılamayacak kişiler de Hüseyin Kocabıyık’ın değerlendirmelerine benzer yaklaşımlarını kamuoyuyla paylaşmışlardı.
Deniz Feneri’nin gördüğü zarar sebebiyle yardımları kesilen dul, yetim ve öksüzlerin âh’ları çok kişiyi tepetaklak indirdi koltuğundan.
Gezi Parkı eylemlerinden sonra Deniz Feneri ve benzer faaliyetler yapan yardım kuruluşlarının bağışlarında önemli artışlar olacaktır.
Zira Gezi Parkı’ndan esmeye başlayan rüzgâr bir “kelebek etkisi” meydana getirecek ve hayırseverlerimiz kurumlarına yeniden sahip çıkacaklardır. Onların bir kısmı zaten her şeye rağmen terk etmemişti yardım kuruluşlarını.
Eskiler, “Olanda hayır vardır” derlermiş. Her şeye rağmen “Olanda hayır vardır!”