Yaş ilerledikçe belgesel ve gezi programlarına ilgim de artmaya başladı. Kumandayı elime alıp “Şöyle bir kanalları gezeyim,” dediğim de muhakkak bir gezi programıyla karşılaşıyorum. ‘Beş dakika bakayım’ diyorum süre uzayıp gidiyor. Gidip de göremediğimiz, görüp de özlediğimiz güzellikleri, insanları, sorunları, sevinçleri, yemekleri bize tanıtan programlar. Çoğu masrafsız çekilen, dolu dolu, bazen güldüren bazen duygulandıran çoğunlukla da şaşırtırken öğreten.
Küçüklüğümden anımsadığım babamın izlediği “Gezelim görelim,” programını sunan Nuray Yılmaz Hanım 1981‘den beri gezmekten usanmadan programına son hızla devam ederken 2008 yılında 900’ü aşan programıyla herkesin tanıdığı biri. Kısa sarı saçlarıyla her ile defalarca giden Yılmaz’a imrenen kamerayı eline alıp gezmeye başladı. Hatırlarsanız bir ara dağ başında unutulan Yılmaz, köylüler tarafından bulunmuştu. Gezi programı sunmanın bir bayan için avantajı olduğu kadar dezavantajları da var elbette. İnsanları başına toplayıp yöreyi en iyi tanıtanlardan biri şüphesiz O.
“Gez Göz Arpacık” programının en çok müziği hoşuma gitse de kendi gezerken bizi de dolaştıran Bekir Develi de samimi davranışlarıyla bize kendini yeniden sevdirdi. Kameramanıyla birlikte dağ bayır, şehir, köy dolaşarak ilginç ve görülesi yer ve kişileri, yarışmaları, kursları bize tanıtmaya çalıştı. Daha çok köylerde gezen Develi, 2007 yılında “Yola Düşenler” programı ile Radyo Televizyon Gazeteciler Derneği’nin 2007 En İyi Haber Aktüel Programı ödülüne layık görülmüştü. Genelde canlı sunduğu farklı ve zengin programlar ile yıllardır ekranlarda olan Bekir Develi’nin yeni programı “Bekir Develi ile Keşif Zamanı” şimdilerde ilgi gören programlardan. Gez göz Arpacık isimli 107 bölüm süren gezi programı da En İyi Kültür Sanat Etik Ödülüne layık görülmüştü. Tiyatro oyunlarıyla da halkın sevgisini kazanan Develi’nin gösterisini canlı izlemek de benim hayallerim arasında.
“Ayna” isimli programıyla 1995 yılından beri Yurtdışı gezi belgesel programı ve oylama ile Türkiye’nin en sevilen sunucular arasında altıncı sırayı alan Saim Orhan’ın da en çok ciddiyeti ve yeni tattığı meyvelere tedirgin yaklaşımı, adeta kendini feda edişi dikkatimi çeker. En çok izlenen belgesel olan “Ayna” programının sunucusunun “çok gezen bilir” sözüne en uygun isim olduğunu düşünmeden de edemiyorum. O kadar ülke, şehir, kasabayı yorulmadan usanmadan gezmek gerçekten zor olsa gerek. Basından bildiğimiz kadarıyla çekimler sırasında zor anlar yaşadığı da bilinen bir gerçek. Dil Konusunda hep önde oluşu onun başarısının temeli fikrindeyim. Ayna programı başlı başına bir ekol.
“Davetsiz Misafir” ismi bu programlar için en güzel isim olsa gerek. Çünkü hiç biri davet edilmediği halde yola çıkıyor ve nadir de olsa ekranda gördüklerim çok da hallerinden memnun gözükmüyor. Misafir beklemeyenler de var demek ki. Sanatçı Turgay Başyayla “Ben geldim,” diyerek en ilginç olanlarla karşımıza çıkıyor. Şehrin tanıtımlarında görev üstleniyor.
Bir diğer programı sunan ve her zaman yemeğe düşkünlüğü ile hatırladığım bir isim; “Maceracı” isimli programın sunucusu. Motosikletle geziyor sanırsınız. Gecenin bir yarısı programa denk geldiğinizde karnınızı tok iken bile iştahıyla acıktıran bir sunucu: Murat Yeni. Bazen ona o kadar kızıyorum ki anlatamam. Öyle bir yemek yemesi var ki “Sizin için tadına bakıyorum,” diyerek başladığı… ve hepsini bitirdiği… Aklıma “Ya evde yoksan…” yoğurt reklamı geliyor. Bazen ‘izlemeyim şu programı’ dediğim fakat kumanda da değişiklik yapamadığım da oluyor. Murat Yeni, daha çok akıllarda yemek yapımı sırasında sabırsızlıkla bekleyen, samimi bir insan olarak tanınıyor. Günahı boynuna.
Programların hepsini burada hatırlatmamız mümkün değil; Şoray Uzun Yolda, Hakan’la Geziyorum, Rumeli Yollarında, Aş Kendini, Gezgin Sezgin gibi izlemiş olma ihtimaliniz yüksek olan bir sürü gezi programı var kanallarda. Geçenlerde genellikle düğün merasimlerde bulunan İkbal Gürpınar’ı da Mekke ve Medine’de gördüm gibi geldi. Türkiye’yi çoktan gezip bitirmiş olmanın mutluluğu da vardı yüzünde.
Böyle bir programı hazırlamak zor mu kolay mı ön hazırlık nedir bilemem ama kamerasını alan yola çıkıyor, bazı programlar çok tutarken bazıları geçici oluyor. Özgürlük, cesurluk, dil ilk şart olmalı. Fakat evli ve çocuklu olan sunucularımız her şeye ve her yere de yetişebiliyor demek ki. Hepsinin en bilinen özelliği yörenin meşhur yemekleri yaptırıp tadına bakmak gibi görünüyor. Size de biri gelse; “Şehrinizin tanıtımı için bize yöresel yemeklerinizden hazırlar mısınız?” dese “Hayır, yapamam” diyebilir misiniz? Elbette hayır, hepimiz misafir severiz davetli de olsa davetsiz de.
Velhasıl emekli olur olmaz yemek yapmaktan pek hoşlanmayan biri olarak, daha büyük bir kamera alıp “Gezelim doyalım” isimli bir program mı yapsam diyorum. Ne dersiniz?