Buna ne kadar yaşamak denir emin değilim…
Ama mahkûm edildiğimiz hayat anlayışı bu. Ya da kendimize kendimizin biçtiği yaşama stili: Gereklilik Kipi’nde yaşamak.
Önceki yazımızın değerlendirme yorumlarından birinde geçiyordu bu cümle. Bir öğretmen dostumuzun kuyumcu inceliğinde kurduğu cümlelerin içine saklanmıştı. Saklanmıştı ama içinde barındırdığı sema derinliği ve yıldız parlaklığı onu hemen ele veriyordu. Gökyüzü kadar bir derinlik içeriyordu yani. Fark etmemek imkansız… Fark etmek düşündürür. Öyle de oldu. Bu cümle beni düşündürdü.
Neden insan ‘Gereklilik Kipi’nde yaşamak isteyebilirdi ki?
Güven duymak için mi? Böyle açıklanabilir mi? Bilmiyorum.
Tek başına bununla sanırım açıklanamaz. Muhakkak başka unsurlar da barındırıyor olmalı!
…
Belki farkındayız belki de değiliz ama çoğumuz kendimizi bu ‘Gereklilik Kipi’ne sokuyoruz. Hayatımızı, hülyalarımızı buraya hapsediyoruz. Arzularımızı dindiriyoruz bu alana girerek.
Emellerimiz eceli gelmeden ölüyor belki sırf bu sebepten ötürü.
Hiçbir hevesimiz karşılık bulmuyor meşru olsa da! Muhakkak onları da bir yolunu bulup ‘Gereklilik Kipi’ne sokuyor ve ağırlaştırıyoruz.
Bu sadece bizim kabahatimiz mi? Özgür irademizle tercih ettiğimiz bir tutsaklık hâli mi?
Hayır!
Biz yetişkinler böyle kodlandığımızdan, bu şekilde şifrelendiğimizden oluyor tüm bunlar.
Bir de elbette başka türlüsünü bilmiyor olmamızdan kaynaklanıyor.
…
Çocuk dönemlerimizden başlıyor ‘Gereklilik Kipi’ne özgü davranma eğitimimiz. Dikte ediliyor yani.
Bu konuda söylemlere muhatap oluyoruz. Gerekliliği konusunda ikna ediliyoruz. Uymama eğilimi görüldüğünde de önce tatlı imalar ve kaş göz işaretleri ile ‘Hiza’ya sokuluyoruz.
Bunlar etkili olmazsa eğer o zaman doğrudan eleştiriliyor ve tekrar etmememiz gerektiği özenle belirtiliyor.
Kalıplar hazır. Şablon belli. Atadan kalma. Yüzlerce yılın tecrübe çemberinden geçmiş, atasözleri ile kavramlaştırılmış ve kanunlaşması sağlanmış. İtiraz kabil değil. Hele çocuk iken daha da imkansız.
Biz şöyle şöyle bir aileyiz, biz böyle böyle bir nesiliz. Bu tür davranışlar asla bize yakışmaz. Bizim töremiz bunu kaldırmaz. Şöyle şöyle yapamazsın, böyle böyle yapabilirsin ancak şeklindeki hitabelerle ‘Gereklilik Kipi’ni öğreniriz.
Bunlar o körpe dimağımıza değiştirilemez bir hüküm halinde yerleşir. Hatta tartışılması bile mümkün olmayan bir tarzda hayatımızda gelip yerini alıyor.
Ne dersiniz böyle olmuyor mu?
Bu cümleler size yabancı geldi mi hiç? Bana gelmedi.
…
Gereklilik kipinde yaşamaya çocukluk dönemlerimizde başlatılırız. Ama o dönemle sınırlı kalmaz.
Ergenlik dönemlerinde biraz zorlarız ama ailede çok zorlanır.
Küçük çaplı bir savaş yaşanır. Ara sıra genç kazansa da çoğunlukla aile kazanır. Otoritenin sarsılmaması gerektiği yeniden anlatılır ve tekrar ‘Gereklilik Kipi’nde yaşama alanına çekiliriz.
…
‘Gereklilik Kipi’nde yaşamak gerektiği hususu peşimizi hiç bırakmaz. En sâdık takipçimiz halini alır.
Zamanla pek çoğumuz kurulmuş birer robot halini alırız. Otomatik olarak refleklerimiz ‘Gereklilik Kipi’ne uygun olarak ortaya çıkar.
Ezberlenmiş bir hayat yaşarız. Sınırları ezberlenmiş, kodlanmış bir hayat! Savaş dönemlerinde muktedirler tarafından küçük ülkelerin sınırları nasıl çiziliyorsa bizim sınırlarımız da öyle çizilir.
Bu çizilen ‘Gereklilik Kipi’ haritası bir tane değildir.
Her duruma göre sınırları kırmızı ile çizilmiş haritalar vardır. Örneğin; baba otoriter birisiyse eğer ilk harita ona dair çizilir. Büyük annelere, dedelere göre bir düzenleme de her zaman vardır. Ailenin diğer bireyleri içinde haritalar mevcuttur. Dayıya, teyzeye, amcaya, halaya göre çizilen haritalar şeklinde uzayıp gider.
Bununla mı sınırlıdır ‘Gereklilik Kipi’nde Yaşama Haritası? Hayır.
Sosyal çevre için vardır. İş arkadaşları için vardır. Okul için olanı vardır. Var oğlu vardır yani.
…
Değerli dostlar!
Bu davranış kalıpları hayatımızın diğer aşamalarında da devam eder.
Çalışan olmanın ayrı prensipleri vardır, çalıştıran olmanın ayrı!
İnanın aşığın ayrı, maşukun ayrı ‘Gereklilik Kipi’ vardır.
Oturduğunuz semtin bile ayrıdır.
Gündüz gittiğiniz mekânın farklı, gece uğradığınız mekânın farklı.
Hâsılı ömrümüz yaşamamız gerekenlere göre değil içinde bulunduğumuz sosyokültürel çevrenin ‘Gereklilik Kipi’ne göre şekillenir.
Zamanla bu kip üzerimize oturur. Benimseriz onu… Siner üstümüze… Yapmadığımızda kendimizi tuhaf bile hissedebiliriz.
Hayat böyle de ölüm böyle değil mi?
Onunda bir ‘Gereklilik Kipi’ vardır.
Verilecek olan ölüm ilanlarının bile.
Düşünün artık!
30.10.2012 canbolatugur@gmail.com/https://twitter.com/ugurcanbolat https://www.facebook.com/iyibakkendine7