Masalların dünyasındaki kahramanların önlerinde zor görevler vardır. Sevdiklerini canavarın elinden kurtarmaları için çetin sınavlardan başarı ile geçmeleri gerekir.
Örneğin canavarın mağarasının kapısını bir azgın at ve bir azgın it beklemektedir. Atın önünde et, itin önünde de ot vardır.
Masal kahramanının atın önüne otu, itin önüne de eti koyması durumunda bu azgın hayvanlar yiyeceklere dalıp, mağaranın kapısını boş bırakacaklardır. Böylece masal kahramanı da mağaraya girip, sevdiği kızı canavarın elinden kurtarabilmek için son adımını atacaktır.
Bizim sosyo-politik yaşamımızın kahramanlarının önlerindeki sınavlarda da böyle zor tercihler var.
Ayrıca kahraman olmayan bizlerin de, kahramanların sınavlardaki davranışlarına bakıp, tercihler yapmamız gerekiyor.
Örneğin Cumhurbaşkanı'nın kronikleşmiş bir sorunu çözmek için Ermenistan'ı ziyaret etmesi mi, yoksa Genelkurmay adına bir komutanın cezaevindeki Ergenekon sanığı emekli generalleri ziyaret etmesi mi, devletin geleceğine dönük zor tercihlerin bir yansımasıdır?
Hangi konu önemli?
Veya toplum PKK'nın son bir ayda gerçekleştirdiği saldırılarda güvenlik güçlerimizin verdiği şehit sayısının 41'e yükselmesi konusunda mı, yoksa askerin yargıya olan güveninin derecesi konusunda mı, Genelkurmay internet sitesi aracılığı ile bilgi sahibi olmak istemektedir?
Aslında bunlar zor tercihlerdir ve şairlerimiz bile hep o kapının arkasındaki bilinmeyene takılmış değiller midir?
İsterseniz bu noktada Cahit Sıtkı'nın "Kırkıncı Oda"sını hatırlayalım.
"Kırkıncı odanın kapısındayım;
Ne varsa bu kapı arkasındadır.
Açsam ya açmasam kaygısındayım;
Aklım iki cihan arasındadır.
Kimbilir neler oluyor içerde!
Yarab! İnsan bahtım hangi ellerde?
Ha ben ha masaldaki o şehzade;
Gönlüm bir güzelin sevdasındadır."
Böyle bir masallar dünyasında yaşamak, genel anlamda " uyutulmak" anlamına da gelir bu çağda.
"Kıbrıs'ı çözmek veya çözmemek", ya da "AB'ye girmek yahut girmemek" bu masallar dünyasının insanları için öncelikli meseleler değildir.
Hatta " Güneydoğu Sorunu"nun uluslararası bir mesele haline dönüşmesi bile, uyuyan güzeller tarafından fark edilmez.
Uyuyan güzeller
Bir kesim kendini Ergenekon İddianamesi'ndeki ilgili ilgisiz telefon konuşmaları kayıtlarına kaptırıp, "Nihayet derin devlet sığlaşıyor" diye avutur. Bir kesim de alkollü içkinin yasak olduğu "kurtarılmış" bölgelerin haritalarını yaparak "Bölünüyoruz" diye ağıtlar yakar.
Çözüm yine şiirdedir. Orhan Veli, bu çözümü "Masal" şiirinde vermiştir bize.
"Çocuk gönlüm kaygılardan azade;
Yüzlerde nur, ekinlerde bereket;
At üstünde mor kaküllü şehzade;
Unutmaya başladığım memleket.
Şakağımda annemin sıcak dizi,
Kulağımda falcı kadının sözü,
Göl başında padişahın üç kızı,
Alaylarla Kafdağına hareket."