Ahmet Müfit KUTLU 22. 02. 2013 Türk insanlarının çağdaşlaşması ve özgürleşmesi açısından yapılan inkılapların arasında 1930 yılında kabuledilen Genelevlerin açılmasına dair kanun da vardır. Günümüzde 81 ilde 56 genelev bulunmakta ve 3 bin kadın o yasal işletmelerde çalış tırılmaktadır.
Genelevlerin kaldırılmasına dair bir yasa teklifi hazırlayan bir AKP millet vekilinin bu tasarısı ilgili komisyonda görüşülmüş ve aşağıdaki itirazlarla karşılaşarak rafa kaldırılmıştır.
Komisyondaki tesbitler şöyledir:"Devlet eliyle kadın satışı yapılmıyor. Genelevler özel işletmelerdir. Sadece izin işlemleri uygulanır."
"Geçmişte olduğu gibi, gençler arasında genelevlere giden gençlerin sayısı yüksek değildir. Daha çok köyden gelenler ilgi göstermektedir."
"Genelevler zaman içinde işlevlerini yitireceklerdir. Hâlâ ihtiyaç duyan az da olsa bir kesim vardır. Çok ihtiyaç duyan kesimin bu imkândan mahrum kalması durumunda tecavüzler olabilir. Sağlık sorunları oluşabilir."
Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) isimli bir dernek 2007 yılında bir tesbit yapmış "100 bin seks işçisi var" diyor. Dernek bu kişileri "seks işçisi" olarak görüyor. Bu 100 bin seks işçisi de kayıtdışı olduğundan ciddi bir vergi kaybına (!) yol açıyor.
Devlet, genelevlerde çalışan kadınları "Hayat Kadını" olarak isimlendirip onları "sermaye" olarak çalıştıran işletmelerden KDV alıyor. Sonra Vergi Dairelerinin kapısının üstüne "Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır " diye yazıyor. Haydi buyurun, bu kutsal gelirlerden müftü, imam ve generallerin, öğretmenlerin maaşını ödeyin bakalım.
Şimdi muhalif milletvekillerinin itirazlarına bir cevap verelim. Devlet, kadın satışı yapmıyor ama satışın yapılmasına izin vererek onu yasallaştırıp vergilendiriyor. Köylü, kentli meselesine gelince günümüzde her şehveti kabaran en kısa yoldan emeline ulaşabiliyor. Çünkü zinanın suç olmaktan çıkarıldığı bir ülkede seks işçilerine ulaşmak her yerde mümkün. Köylerde sadece yaşlılar kaldığından ve nüfusun yüzde 75'i de kentlerde yaşadığından "köylü genç" itirazı da dayanaksız..İhtiyaç duyan az bir kesim gerekçesiyle genelevlerin kapatılması konusu da böylece rafa kalkıyor.
Ekonomide bir kural vardır: "İhtiyaçlar tatmin edildikçe şiddetini artırır" Bu acı bir gerçektir. Zengin adam paraya, şehvetli kişi de sekse doymaz. Seks işçisi denince akla sadece o yoldaki kadın fahişeler gelir ama onlarla ilişkiye giren yüz binlerce erkek de ahlâk terazisine konduklarında onlar da "erkek fahişe"lerdir.
Fuhuş bir toplum için kanserdir. Aile ilişkilerini ve milletin direncini yok eder, çürütür. Etini, namusunu para karşılığı satan bu kadınların hayatları bir dramdır. Yüzde doksanı bu çirkin işi zevk için yapmaz. Para için yapar. Örselenir, aşağılanır, hakarete uğrar, her türlü şiddete maruz kalır. Genelevlerindeki kadınların durumu daha da acıdır. Ben bu kadınların sıkıntılarıyla ilgili şimdiye kadar bir sosyal demokrat hukukçu dışında o yaraya parmak basan gerek sağdan gerek soldan, çağdaş bayanlardan ve derneklerinden yankılanan bir tepkiye rastlamadım. O sosyalist avukat da "Hayat Kadın"larının sigortalarının olmadığı konusunu işlemişti.
Bu kadınların içinde bulundukları bataklıkta olmalarında "bir" suçları varsa onları mağdur eden erkeklerin "bin" suçu vardır. Devletimizin zinayı ve fuhuşu tekrar suç kapsamına sokarak toplumunu, kadınlarını koruması onun en temel görevidir. Yoksa o kokuşmuş, etrafı yüksek duvarlarla çevrilmiş rezil batakhaneleri "özel işletme" olarak gören ve oradan vergi toplayan bir devleti hoş göremeyiz.