Gel de yazma birader!

xxxx111

Ne dersiniz, belden aşağı vurmalar başladığı için ben de mi teslim olayım? Her gün gazetecilik dürtülerimi ayaklandıran yeni bir tahrikle karşılaşmasam belki, ama insanın gözünün içine bakarak yazdıkları yok mu, gel de yazma birader... Ortalığı boş bırakmaya gelmiyor; sonuçta ben-sen kaybetmişim önemli değil de, halka doğruları söyleme mesleği olan gazetecilik kaybederse halimiz harap...

Dün Aydın Doğan Medyası'nın önemli sözcülerinden Mehmet Y. Yılmaz'ın sütununu okurken gözlerim doldu. Yine aynı “Bu işleri biz biliriz, siz bilmezsiniz” edasıyla herkese haddini bildiriyordu çok şapkalı Mehmet Bey. “Madem bu denli önemliydi Deniz Feneri konusu, neden uzun süre üstüne yattınız da şimdi yayınlıyorsunuz? Dosya biriktirme gazeteciliğe uyar mı?” itirazını seslendirenlere, “Biz dosya biriktirmiyoruz, AKP medyası haber atlıyor” diyordu.

'AKP medyası' diye andığı gazeteler arasında daha iki gün önce Deniz Feneri iddianamesinin bütününü okurlarına ek olarak veren 'Taraf' da var.

İtiraz edenler, konunun bir televizyon kanalında (KanalTürk) ve Hürriyet yazarlarından birinin sütununda (Yalçın Bayer) bir yıldır yazılıp çizildiğini örnek olarak sunuyorlar. Buralarda ele alınmış, ama Doğan Grubu gazetelerinde başka ilgilenen çıkmamış...

Mehmet Y. Yılmaz iddialı, “Haberler dava dosyası şimdi görülmekte olduğu için şimdi yayımlanıyor” diyor, “Yoksa dosya biriktirip, gerektiğinde yayımlamak için sakladığımızdan değil.”

Okurken gözlerimi yaşartan yazının bu bölümü. Tepki vermekte haklı Mehmet Y. Yılmaz; aksi halde haberi 'şantaj amaçlı' dosyaladıklarını ileri süren çıkabilir.

Evrensel gazetecilikte, “Haber yumurta gibidir, beklerse çürür” dendiği halde, dünyanın bir yerlerinde bazıları, 'bekle-zamanı gelsin-yayınla' politikası izler; bomba gibi patlamaya hazır haberleri ellerinde tutar ve zamanı geldiğinde yayınlayarak vurucu yumruğu indirirler.

Neyse, benim bizden bir haberi elde tutma örneğim var.

Dikkat ederseniz, yazılarımda elimden geldiği kadar 'tanık' olarak 'Biat medyası' iftirasına maruz gazeteler ve gazetecileri sunmuyorum. Geçmişinde 'Aydın Doğan'dan maaş almış olmak' bulunan veya doğrudan bugün yanında çalışan meslektaşların yazıp söylediklerine itibar etmenizi istiyorum.

Grubun zamanını bekleme âdeti olduğu, hassas haberleri altın vuruş için elinin altında tuttuğu konusunun tanığı, halen grup gazetelerinden birinde yazan tanıdık bir isim: Mine Kırıkkanat...

Mine Hanım bu konudaki tanıklığı Milliyet'le ilişkisinin kesildiği dönemde, kafası bozukken yapmış değil. Turan Yavuz arkadaşımızın vefatı üzerine kaleme alınan anılardan bazılarındaki önemli bir hatayı düzeltmek üzere Vatan'daki köşesinde -hem de yazı günü olmadığı halde- yazdı (17 Mayıs 2007) gerçeği.

Gerçek şu: Tansu Çiller'in başbakanlığı sırasında Milliyet'te Turan Yavuz'un patlattığı “Amerika'da malları, oteli var” haberini ilk alan o sırada Milliyet'in Paris temsilcisi olan Mine Kırıkkanat'mış... Tam 2,5 ay öncesinden konuyu patronuna anlatmış... Aydın Doğan, Paris'te kaldığı iki gün boyunca, “ABD'ye beraber gideriz, ben patron, sen muhabir, gazetecilik yaparız” diye şakalaşmış Mine Kırıkkanat'la...

1994 devalüasyonunun yapıldığı, insanların bir gecede yarı yarıya fakirleştiği 1994 yılı Mart ayı... Aydın Bey, “Bak Mine, benim kadar üretmeyenler dün gece benden zengin oldular” diye yakınmış Paris muhabirine...

Ülkenin başına bu işleri açan siyasi iktidarla hesaplaşmaz mı böyle bir işadamı? Yakınmayı dinleyen Mine Kırıkkanat öyle düşünmüş ve Aydın Bey'in İstanbul'a dönmesinin ardından büyük bir hayal kırıklığı yaşamış.

Okuyalım: “Sonra döndü İstanbul'a. Aradan iki buçuk ay geçti. Kimse beni aramadı, ben de kimseye bir şey sormadım. İstihbaratı veren arkadaşım, 'Seninkilerin yüreği yetmedi!' diye alay ediyordu. Derken 17 Haziran 1994'te, Milliyet, Çiller'in ABD'deki mal varlığı haberini Turan Yavuz imzasıyla patlattı.”

“Belki ilk işittiğinde heyecanlanmış, ama sonradan binlerce işi arasında haberi unutmuştur Aydın Bey?” kuşkusunu seslendirecekleri uyarıyor Mine Hanım: “Aydın Doğan, 2004 yılında, Paris Başkonsolosumuz Aydın Sezgin, Ertuğrul Özkök, Taylan Bilgen ve Muammer Elveren'in bulunduğu Sormani Restoran'daki yemekte: 'Bakın sizlere ilk kez açıklıyorum, Tansu Çiller'in mal varlığından beni ilk kez Mine haberdar etmişti' diye tanık huzurunda anlatmıştır olayı.”

Bu tanıklıktan ne öğrenmiş oluyoruz? En azından, dönemin başbakanı Tansu Çiller ile ilgili önemli bir haberin 2,5 ay boyunca dosyada saklandığını, değil mi?

Nedenini Mehmet Yılmaz açıklar mı?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.