GEÇMİŞİ GELECEĞİMİZ KILMAK
Oturup şöyle eskilere daldım baktım neler kalmış diplerde gün yüzüne çıkmaya çalışan sıkışmış duygularımın mahzenlerinde, meğerse neler varmış, ne dostluklar, ne anılar, ne olaylar varmış küllenmiş eskimeyen eskilerde.
Kasap Naci abi vardı işten gelince ilk ona selam verirdim yolumun üzerinde minibüsten indiğimde karşımda kalırdı çünkü.
Oradan berber Hamit’in dükkânına geçerdim kayınpeder sıkıysa uğrama hesabı sonra sorulurdu yoksa şaka tabi büyüğümüzdü edep bize öğretilen ilk düsturdu.
Yanında terzi İbrahim abi babamızın dostu bizim de dostumuzdur, çaysız geçmeden oturulmazdı, damasız gün olmazdı.
Karşısında manav Yakup hemşerimizdi, meyveleri daima taze illa ikramda geri durmazdı turfandayı ağzımızda buldurmadan içi rahat etmezdi.
Muhasebeci Ahmet abi, nasihatleri hala aklımda, işiyle özdeşleşmiş bir beyefendiydi. Müteahhit Cihat abi sıkça bir araya geldiğimiz mahalle büyüklerimizden, sosyal işlerimizin sponsorlarından, cömert, yardımı sever, hayırlı işlerin önderlerinden mümtaz şahsiyetlerimizden biriydi.
Eskiden aile buluşmalarımız olurdu, çoluk çocuk gittiğimiz, gitmediğimiz zaman eksikliği içimizde bir uhde kalan toplantılarımız burnumuzda tütüyor hala.
Kapısını müsait misin diye aramadan gittiğimiz dostlarımız vardı. Allah (cc) ne verdiyse oturup paylaştığımız, damağımızda hala tadı kalmış çat kapı gittiğimiz aile arkadaşlıklarımız vardı.
Kasap Naci abinin dükkânı en keyifli sohbetlerimizin mekânıydı, iyi insan olma sohbetlerimizin dergâhıydı, sohbet halkalarımızın durağıydı. Herkesin buluşma noktasıydı. Aradığınız birini orada mutlaka bulurdunuz.
Burhan dostum balık tutma arkadaşım nerelerde neler yapıyor kim bilir, gece yarısı aramaya Sarayburnu’na hiç düşünmeden aramaya gittiğim yengemin telefonuyla, bulunca benimde rahatladığım başına bir şey gelmemiş demek ki, rahatladığım canım dostum kim bilir şimdi nasıllar, çocuklarımızın aralarında süt bağı olan aile dostumuz aramıza giren maddi ayrılıkların kurbanıyız geldiğimiz bu zamanlarda.
At arabası ile nakliyecilik yapan Ali abinin çatı katı, arkadaş sohbetlerimizin unutulmaz damak tadı, mazide kaldı yalansız dostlukların zamanı.
Rahmetli ciğerci Sami abi tam bir vatan perver, cihad adamı, düşkünlerin dostu, fakirlerin babası, az mı ciğerlerini dağıttık fakir fukara ailelere her hafta mekanın cennet olsun.
Beni ben yapan, kendimi bulmama vesile olan, muhafazakâr alt yapımın oluşmasına ön ayak olan can dostum İsmet kardeşim, hala işyerinin kapısını çalmadan açabildiğim kalan tek kişi. Baki kalan belki de kalacak tek dostum, ahiret dostum.
Başımız sıkışınca, bir sorunumuz olduğunda, cevap aradığımız bir soru olduğunda gittiğimiz yeşil Tekke çıkmazımız var dı bizim, her kapıya çıkış her derde deva olan Necati amcamız vardı.(Allah cc şefaatine nail etsin.)
Şimdi kaç arkadaşımızın dükkânına çat kapı girebiliyoruz? Yâda kaldı mı öyle yerler, arkadaşlar, dostlar? Hangi dostumuza müsait misin demeden gidebiliyoruz?
Yâda ağırlayabiliyoruz, kapımızı çat kapı açan kaç aile dostumuz, arkadaşımız var?
Beş yıldızlı otel toplantılarımız olurdu eskiden, başımızda büyüğümüz manevi eğitimlerimizin, kişisel gelişimlerimizin tavan yaptığı, sanki halvetlerin yerini tutan nefis terbiye toplantılarımız olurdu bizi büyüten, geliştiren, velileştiren birliktelikler.
Bazen çok yıldızlı olurdu aile kampları; eğitim, öğretim kampları gibi soğuğun ta kemiklerinize işlediği sabah namazlarını çimlere serilmiş yaygılarda kıldığınız, işrak vaktini idrakiyle ulaştığınız manevi iklimin sizi doruklara çıkardığı eğitim kamplarımız bir başkaydı.
Şimdilerde yanımıza bir arkadaşımız gelse, neden geldiğini sorguluyor nefsimiz, acaba bir şey mi isteyecek diye ödümüz kopuyor, gittiğinde derin bir nefes alıyoruz bir hücumu savurmuşçasına.
Evimize gelmek istese bir aile dostumuz üç beş gün sonraya gün veririz en iyi zamanla bazen bir hafta sonuna. Hazırlıklar, yemekler, çörekler sahte yüzümüz ne varsa sereriz ortaya, transparan benliğimize yaftalar çıkarırcasına sergileriz yalan duygularımızı, kendimizi kandırırcasına öz benliğimizi göklerde gezdiririz.
Hatırlayamadığımız dostlar da hala bu gönülde hiç unutulmadılar, sevgileri bu gönülde yer etmiştir, yitirilmediler.
Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer, küllenmiş sevdalara yelken açarken saf ve temiz sevdalar mazi demi kaldı?
Mazide küllenmiş sevdaları idraklerimize yeniden giydirmek, geçmişi geleceğimiz kılmak düşüncesiyle, geçmiş değerlerimize vefa olması istek ve temennisiyle daldık düşüncelere ve dilden bu beyaz sayfaya, temiz ve saf yaprağa bunlar döküldü dostlar.
Bu sefer eskilere gitti bu gönül, birkaç güzel dostun kulağını çınlattık, hatırlarını yâd ettik selam olsun hepsine, güzeldi ve gerçek dostçaydı mazide kalmış o zamanlar.
Vesselam. Kalın sağlıcakla…