Böyle bir başlığı görünce şaşırmış olmalısınız. “Ne bayramından bahsediyor bu arkadaş, bunamış olmasın sakın” diye düşünebilirsiniz.
Bayramdan tam 12 gün sonraydı. Sabah saat 8;15’ti ki kapı zilimiz uzun uzun çalıyordu.
Kızımın evi bize yakındır. Bazı günler damadım işe giderken kızımı, torunum Yusuf’la birlikte bize bırakır. Gene onların geldiğini zannedip, “ Güzel torunumu, Yusuf’umu göreceğim” diye seviniyordum. Daire kapımızı epeyce açık tutmuştum, geleceklerini bekleyerek. Ben megafona “kimsiniz” diye seslenmeme rağmen aşağıdan cevap verilmeyişi beni şüphelendirmişti.
Bir müddet sonra baktım gelen yok, kapıyı kapatıp içeride beklemeye başladım. 15-20 dakika sonra zil tekrar çaldı, kapıyı açar açmaz, 10-12 yaşlarında altı kişilik bir çocuk gurubu ile karşılaştım. Geç gelişlerinden anladım ki, bizim dördüncü kata gelmeden, alt katların dairelerine tek tek uğramışlar.
Daha henüz karşılarına yeni çıkmıştım ki, koro halinde “geçmiş bayramınız kutlu olsun” diye bağırdılar. Bir iki saniye benim bir şeyler söylememi bekleyerek hemen ilave ettiler; “harçlık, harçlık”. Benim, bu beklenmedik misafirlerle neler konuştuğumu aktarmayacağım.
Esas yazıma mevzû olan, “geçmiş bayramınız kutlu olsun” cümlesi üzerinde durmak istiyorum. Yazımın başlığına sizin şaşırdığınız gibi, ben de onların koro halinde “bayramınız kutlu olsun” cümlelerine şaşırmış ve takılıp kalmıştım.
O çocuklar, beş on kuruş için bulmuşlardı istismar edecekleri bayram günlerini fakat, tam on iki gündür bu istismar devam ediyordu. Ama onların, bunu idrak edecek, utanacak ve hak hukuk bilecek ne anne-babaları vardı, ne de yalnız başlarına bu bilgileri edinecek yaşları müsaitti.
Üç dört gün bayram günleri boyunca “ Bayramınızı Tebrik Ederiz”, “Bayramınız Mübarek Olsun” vs. gibi deyimlerle karşılıklı tebrikleşme, mesajlaşma ve görüşüp kaynaşma temin edilir. Hatta birkaç gün evvelinden bile, eğer bayram esnasında görüşememe ihtimali fazlaysa, “Bayramınızı Şimdiden Tebrik Ederiz”, “bayramda belki de görüşemeyiz şimdiden bayramınız mübarek olsun” gibi tebrikleşmeler normal görülebilir.
Fakat, bayram bitmiş, o mübarek günler geride kalmış hatta aradan günler haftalar geçmiş ve “geçmiş bayram” tebriki yapılıyor. Bunu anlamak mümkün değil. Geçmişi tekrar yaşamak gibi bir lüksümüz, hakkımız olmayacağına göre, kötü ise kötü, iyi ise iyi, geçip gitmiştir, bundan sonra neyi tebrik edeceksiniz Allah aşkına. Yani, beş altı ay sonra da kutlama, tebrikleşme olabilir mi? Bu gelenek olarak da mümkün mü?.
Bazı şeyler vardır, yaşanmadan, zuhur etmeden, olmadan dua ve temennide bulunulduğu gibi, hem yaşandığı anda hem de yaşandıktan sonra dua ve temennilerde bulunulabilir. Mesela, birisi Hac’a veya umreye gidecektir ya da düğün edecektir, böyle durumlarda, gelecek zaman, şimdiki zaman ve geçmiş zaman gibi zamanın üç hali de kullanılabilir. Yani, henüz gitmediği halde, yaşanmadığı halde, ona “Allah(cc) Hac’ınızı şimdiden mebrur eylesin, orada bize de dua ediniz, inşallah sıhhat afiyetle gider dönersiniz” denilebildiği gibi, döndükten sonra da “Allah(cc) Hac’ınızı kabul etsin” denilebilir.
Bazı haller ve zamanlar vardır, hastalık gibi, kaza gibi, bunlar yaşanmadan, başa gelmeden üzerinde konuşulmaz, artık geçmiştir bu durumda ancak “geçmiş olsun” ve ya “Allah(cc) rahmet eylesin” gibi ancak geleciği için dua mümkündür. Ona bu durumda “Allah(cc) seni muvaffak kılsın” demeyiz. Henüz araba sahibi olamamış birisine “hayırlı olsun, Allah kazadan, belâdan korusun inş.” der miyiz?
İşte bunlar gibi, yeni sahip olunan bir şey sebebiyle kutlama, tebrik etme, geçmiş olsun dileme, baş sağlığı dileme yapılabilir. Yoksa, o an elinde olmayan, yitirdiğin hakların için ne kutlama, ne tebrik etme ne de geçmiş olsun dileğinde bulunulur.
Kısaca birincisi; yaşanmadan dua ve temennide bulunulan, ikincisi; yaşandığı anda, üçüncüsü; yaşandıktan, bittikten sonra, dördüncüsü de; hem evvelinde, hem yaşandığı anda, hem de sonrasında dua, tebrik ve temennide bulunulabilir. Her dört konuda da misalleri çoğaltmak mümkündür.
Bayram da belli günlere hasredilmiş ve ancak o günler içindir. O günlerden sonra bayramlaşmak, tebrikleşmek ancak, bize bayramdan on iki gün sonra gelen çocukların düştüğü komiklikle izah edilebilir.