Geçim kolay değil be kardeşim, hele bir de gelin kaynana arasında olursa.
Zehra kız evlenince aynı evde kayın validesi ile birlikte yaşamaya başlar.
Lâkin kısa bir süre sonra kayın validesi ile geçinmenin çok zor olduğunu anlar. İkisinin de kişiliği tamamen farklıdır, bu da onların sık sık kavga edip tartışmalarına yol açar.
Bu hâl evle sınırlı kalmaz ve çevredeki komşular tarafından da duyulur. Duyulmakla kalmaz, tepkiler gelmeye başlar. Birkaç ay sonra bitmez tükenmez gelin kaynana kavgalarından hanımı ve annesi arasında kalan eşi için de ev cehennem haline gelmiştir.
Artık bir şeyler yapmak gerektiğine inanan Zehra gelin, doğru annesinin eski bir arkadaşı olan baharatçı hanıma koşar ve derdini anlatır. Yaşlı kadın ona bitkilerden yaptığı bir karışım hazırlar ve bunu 3 ay boyunca her gün azar azar kayınvalidesi için yaptığı yemeklerin içine koymasını söyler. Zehir az az verilecek, böylece onu Zehra’nın koyduğu belli olmayacaktır.
Baharatçı kadın genç geline, kimselerin ve de eşinin şüphelenmemesi için kaynanasına çok iyi davranmasını ona en güzel yemekleri yapmasını söyler. Sevinç içinde eve dönen Zehra yaşlı kadının dediklerini aynen uygular. Her gün en güzel yemekleri yapıyor. Kayınvalidesinin tabağına zehiri azar azar damlatıyordu. Kimseler şüphelenmesin diye de ona çok iyi davranıyordu.
Bir süre sonra kayınvalidesi de çok değişmişti ve ona kendi kızı gibi davranıyordu. Evde artık barış rüzgârları esiyordu. Genç gelin kendisini ağır bir yük altında hissetti. Yaptıklarından pişman bir vaziyette baharatçı dükkânının yolunu tuttu. Baharatçı hanıma, şu ana kadar kaynanasına verdiği zehirleri onun kanından temizleyecek yeni bir ilaç vermesi için yalvardı. Kayınvalidesinin ölmesini artık istemiyordu. Baharatçı hanım, yaşlı gözlerle karşısında konuşup duran Zehra’ya baktı ve kahkahalarla gülmeye başladı. “Sevgili Zehra’cığım sana hazırlayıp verdiklerim sadece vitaminlerdi. Olsa olsa kayınvalideni sadece daha da güçlendirdin hepsi bundan ibaret. Gerçek zehir ise senin beyninde olandı. Sen ona iyi davrandıkça oda dağıldı ve yerini sevgiye bıraktı. Böylece siz gerçek bir ana kız oldunuz " dedi...
İnsanlığın varlığından bu yana devam eden gelin – kaynana geçimsizliği bu kadar basit çözülebilir mi? Çözülebilecekse, neden hâlâ topluca bir çözüm bulunmaz da, bazı yerde pırlanta gibi kalbe sahip o sessiz sedâsız gelinlerin, bazı yerde de ayaklarının altına cennet bile serilecek o güzel kayınvalidelerin kanı içine akıtılır.
Ahh.. o yanlış geleneklerin kurbanı güzel insanım benim. Ahh… nefsi ile baş başa bırakılıp, meleki tarafı budanan insanım benim. Ahh.. birileri tarafından aslanın ağzına saklanan “insan nedir?” in eğitimi çok görülen insanım benim.
Bakınız; Yusuf (as) kendisini kuyuya atan ve babalarına “O öldü, O’nu kurt yedi” diyen kardeşlerine, aradan yıllaaar geçti de… Kendisi Mısır’a sultan, kardeşleri bir lokma ekmeğe muhtaç ve Yusuf’un karşısındalar.
Onlara; “Bu gün sizin suçunuz yüzünüze vurulmayacak, size kınama yok, Allah (cc) sizi mağfiretiyle bağışlar, O merhametlilerin en Merhametlisidir” diyor.
Rabbimiz biri birimizin hatalarını affetmek, bağışlamak üzere Yusuf (as)‘a verdiği bu merhametten bizlere de versin inşallah.