Bazı şeyler vardır insanı geçmişine alıp götürür. Bu bir anı olabilir, bir dost olabilir ya da ufak bir eşya olabilir.
İşte bunlar aklına geldiği zaman insan hayıflanır.
Geçmişin gizemlerinde dolaşarak hatıraların çarkında dönüp durursun.
Bir daha dönmenin mümkün olmadığı o geçmişi anarken yüzünde hafiften ya bir tebessüm oluşur ya da tatlı bir hüzün.
Eskiden bizim oyunlarımız vardı.
Oyunlarda arkadaşlık vardı, dayanışma vardı, rekabet vardı, heyecan vardı, canlılık vardı.
Hep bir pozitif durumdaydık.
Çocukluğumuzda kavga etmez miydik?
Elbette ederdik.
Ama her kavganın sonunda bir barış vardı, kin kesinlikle olmazdı.
Şimdiki çocuklar bizim kadar şanslı değiller.
Onların çoğu obezite hastalığına düşmüşler.
Bir taraftan yerlerken, bir taraftan da oynamaya çalışıyorlar.
İnanır mısınız biz çocukluğumuzda oyunlar oynadığımızda açlığımızın farkına varmazdık.
Ama şimdiki oyunlar açlığı fark ettiren oyunlar. Çünkü kapitalist sistem bunu gerektiriyor.
Dünyada obeziteden ölenler çokken, fakirlikten ölenler o kadar değil.
Ne kadar yanlış bir dünyada yaşıyoruz değil mi?
Her şey var.
Teknoloji var, her türlü yiyecek var, her türlü eğlence var.
Ama insanlar arasında eskisi gibi ilişkiler yok.
Eskinin oyunlarını bile mumla arar olduk.
Konu nereden nereye geldi.
Evet, ufacık bir teneke parçası ama çocukluğumuzda bizim için o kadar değeri vardı ki, onunla biz en heyecanlı oyunları oynardık.
O gazoz kapaklarını poşetlerde biriktirirdik.
Hoş ya, o zaman da poşet yoktu.
Biz naylon poşet dediğimiz kazak veya gömleklerin kalın naylon ambalajları vardı.
İşte onların içinde gazoz kapaklarını biriktirirdik.
Ha o kapakları biriktirmek için de bakkalların ve kahvehanelerin önünü mesken tutardık.
Ne kadar fazla biriktirirsek o kadar forsumuz olurdu.
Bazen arkadaşlar o kadar çok gazoz kapağı biriktirirlerdi ki şaşmamak elde değildi.
Onları toprak ya da beton zemine dizer, mermer taşıyla vururduk.
Vurmadan önce sorardık “senden mi, karşıdan mı?” diye.
Eğer karşı derse ve karşıdaki ilk gazoz kapağını vurursak hepsini alırdık.
Bir de gazoz kapaklarıyla en büyük eğlencemiz, kapakları düz bir yere koyarak mermer taşla tırtıllarını çiğneyerek sini gibi onları düzleştirmekti.
Gazoz kapakları ufak da olsa bizim için ne büyük eğlenceydi değil mi?
Şimdiki çocuklara bunları anlatsak bizi anlamazlar.
Bizim için çok değerli olan gazoz kapaklarının onlar için hiçbir değeri yok.
Gerçi eskisi gibi gazoz kapakları da yok artık.
Pet şişeler çıkınca gazoz kapaklarına rağbet kalmadı.
Bir de o gazoz kapaklarının olduğu şişelerdeki gaz
O zamanlar çok çeşitli markalar vardı; Elvan gazozu, Çamlıca gazozu, Schweppes gazozu, Meysu içeceği, Aroma içeceği vs.
Hele ki bir Ankara gazozu vardı, boğazlarımızı yakardı.
Hatta bazen de gözlerimizden yaş gelirdi.
Şimdiki gazozlardan litrelerce içsen o tadı bulamazsınız.
Bir de eski gazozların kapağından hediyeler çıkardı.
Eğer “kazandınız” yazarsa bir gazoz da bedava içebilirdik.
Her şey tatlı bir anı işte.
Ve eskinin her şeyi başka bir kalite ve başka bir heyecandı.
Şu an değer vermediğimiz gazoz kapakları bile.
Beni geçmişe götüren gazoz kapakları şimdi değersiz olsa da bende anıları çok olduğu için bende büyük değeri vardır.
Ve gözümde hep değerli kalacak gazoz kapağı.