Çok şükür geçmişte olduğu gibi ülkede kriz kalmadı ama, bazı gazetecilerin nedense sanki oturdukları koltuklarının üzerinde dikenler var, yerlerinde doğru dürüst oturamıyorlar. Ya oturdukları koltukları, ya da kafalarını değiştirmeleri gerekiyor. Bana kalırsa dikenler, onların beynine işbirlikçi postallılar tarafından yıllar önce yerleştirilmiş. Meseleleri doğru görme ve anlamaları için ciddi bir beyin ameliyatına ihtiyaçları var.
Kimlerin yanında yer aldıkları, nasıl hala Ergenekon’a sahip çıktıkları gözler önünde. Vazifesini yapmaya çalışan hakim ve savcılara ise nasıl saldırdıkları ortada. Aynen aşağıdaki misalde olduğu gibi!!..
Ülkede kriz gerçekleşmiş, iki genç Türk gazeteci atmışlar kendilerini yurtdışına... Bir iki hafta barlarda zaman geçirip, hayatın tadını çıkartmışlar.
Baktılar ki paraları bitiyor, iş aramak için kapıları çalmaya başlamışlar. Bir gün, iki gün, bir hafta derken, ümitleri iyice kırılmaya başlamış. O sırada bir iş ilanı görünce gözleri parlamış. Çiftlikte çalışacak işçi aranıyor. Koşarak gitmişler. Çiftlik sahibi, tepeden tırnağa süzmüş bizimkileri, sonra ellerine birer kürek tutuşturmuş, büyükçe bir ahırın kapısına götürmüş. Günde üç öğün yemek, saati 5 Euro karşılığında, ahırdaki gübreyi, 50 metre ilerideki kuyuya taşımalarını istemiş, yatacak yer de vermiş.
Umutsuzluktan umuda ulaşan gazeteciler bir haftalık işi iki günde bitirivermişler. Ahır pırıl pırıl olmuş. Çiftlik sahibi ağzı kulaklarında, bizimkilerin çalışmalarından son derece memnun, çiftlikte sürekli iş önermiş. Bizimkiler, bir daha sokaklara düşmemek için kabul etmişler. Adam, bu sefer onları tavuk çiftliğine götürmüş. Makinenin basına gelmişler, anlatmış olayı. Düğmeye basın, yürüyen bant çalışmaya başlar. Önünüzde iki kutu var, iri yumurtaları sağ taraftakine, küçükleri sol taraftakine koyup, kutuları bantlayıp, ait oldukları kolilere yerleştireceksiniz. İş bu kadar basit, anlatmış ve gitmiş.
Geçmişler bizimkiler birer tarafa, basmışlar düğmeye, bant hareket etmiş, önlerine bir yumurta gelmiş, almışlar ellerine, bakmışlar, bakmışlar, iyi mi? kötü mü? büyük mü? küçük mü? tartışmaya başlamışlar. Bu arada bant akmaya devam etmiş ve yumurtalar, bantın ucundan çöp tenekesine düşmeye başlamış. Çiftlik sahibi tesadüfen gelmiş yanlarına bakmış, onlarca yumurta boşa gidiyor, bizimkiler hala ellerinde bir yumurta tartışıyor. Durdurmuş bantı, -"ne yapıyorsunuz?" demiş kızgınlıkla…
Gençler şaşkın bakınca;
-Siz Türkiye’ de ne iş yapıyordunuz?” diye sormuş.
Onlar da;
”Gazeteciydik” deyince;
-“Belli”demiş adam, “pislik atmayı çok iyi beceriyorsunuz ama, iyi ile kötüyü ayırt etmeyi bir türlü beceremiyorsunuz!”
Kart kafalardaki bu anlayış bakalım ne zamana kadar devam edecek?
Dt.Abdülkerim Karaağaç