Fransa ‘özgürlük’ düşüncesinin, ‘aydınlanma’ felsefesinin, lâikliğin beşiği olan ülke; her görüşe saygılı olmayı öğütleyen Voltaire’in, “Düşünüyorum, o halde varım” diyen Descartes’ın ülkesi...
Ya da “Ülkesi idi” diyelim. Çünkü şu sıralarda Fransa daha çok Nicolas Sarkozy tarafından temsil ediliyor; görüş öne süreni cezalandıracak yasa tasarısının arkasındaki isim olan Sarkozy tarafından...
1915’te Ermenilerin yaşadığı trajedi ‘soykırım’ mıdır, yoksa aşırılığa kaçmış bir ‘tenkil’ hadisesi mi? Dünyanın her tarafında iki görüşün de sahipleri var. Fransa 1915’te yaşananları ‘soykırım’ olarak niteliyor. Türkiye’nin “Bu siyasilerin değil, tarihçilerin vereceği bir karardır; tarihçilerin görüşleri de muhtelif” itirazlarına rağmen...
Şimdi bir adım daha ileri gidiyor ve “Soykırım değildir” diyenleri cezalandıracak bir yasa çıkarma hazırlığında Fransa... Türkiye de buna haklı olarak tepki gösteriyor.
Aslında yapılmak istenene yalnız Türkiye’nin değil bütün dünyanın tepki göstermesi gerekir. Sonuçta ‘soykırım’ veya ‘tenkil’ birer görüş; bunlardan biri gerçek olabileceği gibi, bu iki görüşün arasında bir yerde de bulunabilir gerçek... Tartışmalarla künhüne varılabilecek bir tarihi olayı, tarafların görüşlerini açıkça ifadesini engellemeyle sonuçlanacak bir yasayla tartışılmadan kabule zorlamak istiyor Fransa...
Sarkozy Fransa’sı...
Geçmişte benzer girişimler ufak çalımlarla boşa çıkartılmış, bunlarda Fransa’ya sağlanan ekonomik imtiyazlar rol oynamıştı. Dev ihalelerle ‘görüş’ değiştirdiği izlenimi veren Fransa, sonradan kendisi için daha uygun bir ortamda, vazgeçtiği girişimi yasalaştırdı. ‘Soykırım tasarısı’ aynen böyle, imtiyaz bekleyen birkaç hamle halinde, gündeme taşındı ve sonunda yasalaşıverdi. ‘Soykırımı inkâr tasarısı’ da benzer bir yöntemle gündemde.
Paris’teki büyükelçimiz Fransız Parlamentosu’nda perşembe günü görüşülecek tasarının yasalaşması halinde Ankara uçak bileti cebinde beklemekteymiş... Türkiye-Fransa ikili ilişkilerini önemseyen şirketler, sivil toplum örgütleri, hatta sanatçılar, siyasileri ikna çabası için bu hafta Paris’te olacak...
Yunan mitolojisinde başka türlü öldürülmesi imkânsız Aşil’in şerbetli olmayan tek yeri topuğuydu; Türkiye’nin yumuşak karnı da Ermeni sorunu... Bir ara Ermenistan’la ikili ilişkileri düzeltmeyle ve dünyanın her tarafındaki Ermeniler’in gönlünü almayla sonuçlanabileceğine inanılan ‘açılım’, soruna taraf olmayan ülkelerin çıkarcı yaklaşımlarının da etkisiyle, darboğaza giriverdi.
Siyasi gözlemciler Sarkozy’nin bayat yemeği yeniden fırına vermesini gelecek yıl yapılacak seçimle irtibatlıyor. Kamuoyu yoklamaları bir mucize olmazsa Sarkozy’nin yeniden seçilmesini imkânsız görüyor çünkü. Fransa’da etkili ABD’den destekli Ermeni Lobisi’nin gönlünü kazanarak mı imkânsızı başaracak Sarkozy?
Ermeni sorunu yalnızca Türkiye’yi ve Türkiye’de yaşayan insanları ikna ederek çözülebilir; lobinin başka ülkeleri kullanarak ve o ülkelere kendisini kullandırarak Türkiye’den elde edebileceği hiçbir şey yoktur. ABD Kongresi ve Fransa Parlamentosu üzerinden hesaplaşma yoluyla Türkiye’yi öfkelendirebilir Ermeni diasporası, ama bu yolla istediği sonuca ulaşamaz.
Fransa’nın Türkiye’yle ekonomik ilişkileri ciddi biçimde olumsuz etkilenebilir. Etkilenmelidir de. Fransa’ya yönelik yaptırımlar başka ülkeleri de caydıracak kadar keskin olmalı.