Ülkesi işgal edilmiş dünyası yağmalanmış, kirletilmiş, sevdikleri ya şahadete kavuşmuş yada zindanlarda çürümeye mahkum edilmiş olmaktır, Filistin’de çocuk olmak…
Oyuncakları elinden alınmış, hayalleri yok edilmiş, evinin önünde bekleyen buldozerlere çaresizce bakıp, ağlamaktır.
Enkaz yığınları oyun yerleri olmuştur onun. Yaşı küçük, yükü büyük çocuk… Körpecik ömrüne koca cenneti sığdırabilmek; acılı bir yetişkin gibi ölmeyi istemek; ölünce Cenneti görmeyi, sevdiklerine ve huzura kavuşabilmeyi hayal etmektir, Filistin’de çocuk olmak...
Kollarına atılıp, boynuna sarılacağı babasıyla arasına giren zindanın önünde ağıt yakmaktır. Oyuncaklarla yaşamak yerine, namlu ağzında yaşamayı öğrenmektir. Ağlamaktır kan kırmızıya boyanmış babanın başında.
Soğuk ayazın altında, yıkılmış evinden yüzüne bulaşan tozları yaralı elleriyle kendi başına temizleyebilmektir. Ninniler yerine ağıtlarla büyümek, yaşıtları ölümün ne olduğunu bilmezken her gün ölümle kucaklaşmaktır, Filistin’de çocuk olmak…
Filistinli çocuk bir çiçektir, ondan şahadet kokusu dağılır etrafa. Buram buram Bedir kokar, Uhud kokar, sahabe kokar Filistinli çocuk. Onun kıyamı örnek olur ezilen dünya halklarına. Elindeki tek silahı tırnaklarıyla çorak topraklardan söktüğü taşlardır. Tüm dünyaya meydan okumaktır avucundaki minicik taşla, yalınayak… Tek kişilik bir ordu gibi korkusuzca ve inançla dikilir devasa tankların karşısına. Annesinin sıcacık elini bıraktığında minik eller buz gibi taşları tutmaya başlamıştır. Babasını hapseden, gözlerinin önünde kardeşini bombalı oyuncakla öldürenlerden intikam almanın hırsıyla bir günde aniden büyümektir, Filistin’de çocuk olmak. Ülkesini işgal eden, evini gecenin karanlığında yerlebir edip, bahçesindeki ağaçlarını bile söken zihniyeti taşlayan bir Ebabil olmaktır; Filistin’de çocuk olmak…
İsrailli askerler tarafından; kolları taşlarla kırılıp, bacakları tekmelerle ezilirken feryatlarını duyuramamaktır. Bomba seslerine, kan kokusuna alışmaktır. Yıkılan evine, yitirilen çocukluğuna son kez bakıp, kanlar içindeki annesine sarılıp ağlamak, ağlamak ve ağlamaktır, Filistin’de çocuk olmak...
Saklambaç denilen oyunu felsefe yapmıştır Filistinli çocuk. Sürekli saklanır kendisini öldürmek için bakınan çeliklerin arkasındaki korkak gözlerden. Sürekli kaçar kendisine doğrultulan silahlardan. Onun için Seksek oyunu demek kopmuş bir bacakla yürümeye çalışmaktır. Kör ebeyse; gözüne sıçramış bir şarapnel parçasıyla kör olup karanlıkla kucaklaşmak, İsrail askerlerine ebelenmemeye uğraşmaktır.
Filistin' de çocuk olmak, hayatın bir oyun, oyunlarınsa gerçek olmasıdır.
Gazze Şeridi sokaklarında bir varilin dibinde, kendisine siper olan babasının arkasında gizlenmeye çalışmak, İsrail askerlerinin acımasızca sıktığı mermilerle cennete doğru yol almaktır, Filistin’de çocuk olmak…
O dehşet dolu mahşer gününde; Allah’ın Resulüne komşu olabilmek, Din Gününün sahibinin huzurundaki hesaplaşmada; yaşadığı zulme sesiz kalanların yüzlerine tükürmektir, Filistin’de çocuk olmak…
Selam ve dua ile…