Fethullah Gülen’i Nasıl Bilirsiniz?

Demliyazılar

Yıl 1989.

Pertevniyal Lisesi’nde okuyorum.

Bir grup arkadaş beni Kadir Gecesi Fatih Camine davet etti.

Meğer Fethullah Gülen gelecekmiş ve teravih namazı öncesi vaaz verecekmiş.

Biz de arkadaşlarla iftarlık azığımızı hazırladık düştük yola.

Fatih Camii’nde hem iftar yapacağız hem de vaaz dinleyeceğiz.

Ben ilk kez Fethullah Gülen ismini duymuştum.

O kadar methettiler ki ben onu kafamda aksakallı, nurani yüzlü, kendisini çok iyi dinleten dolu dolu bir insan olarak hayal ettim.

Akşam ezanı okundu ve biz namazdan hemen sonra kısa sürede iftarımızı yaptık.

Fazla zaman geçmeden kürsüde birisini gördüm.

Ama hayallerim suya düşmüştü.

Hoca Efendi dedikleri muhteremin yüzünde bir tel sakal yok.

Vaazı da beni fazla etkileyecek tarzda da değildi.

Bir taraftan bağırarak bir şeyler anlatıyor, bir taraftan da gözlerinden yaşlar akıtıyor.

O, gözyaşları içerisinde bağıra bağıra nasihat ederken sağıma soluma baktım bütün insanlar transa geçmiş gibi ağlaşıp duruyorlardı.

Öyle bir transa geçmiş ki cemaat, Hoca Efendi kürsüden yarı ayağa kalkarak konuşurken onlar da ayağa kalkmış ağlaşıyor.

Ben açıktan ağlatan değil, içten ağlatan bir Hoca’yı tercih ederdim.

Milleti ağlatarak coşturan değil, onların beyinlerini doldurarak tefekküre sevk eden bir Hoca benim meşrebime daha uygun.

O zamandan beri Fethullah Gülen Hoca’nın sohbeti ve uygulamalarının benim tarzımda olmadığını düşünmüşümdür.

Kader bu, ben bir dönem onların gazetesinde çalışmak zorunda kaldım. Ama kısa bir süre.

İlk gazetecilik deneyimim orada oldu.

Birkaç haberimle iki yazım çıkmıştı Zaman Gazetesi’nde.

Az çok içlerinde olduğum için her zaman bu Gülen Hareketi dikkatimi çekmiştir.

Bilhassa da 28 Şubat dönemindeki tavırlarını merak etmiştim.

Belki benim beklediğimin tersine hareket ederler diye bekledim ama ne yazık ki yanılmışım.

28 Şubat döneminde henüz başörtüsü yasağı başlamamışken Gülen Hareketine bağlı dershanelere yasak girmişti.

Hatta Sayın Fethullah Gülen daha da ileri giderek “asker anayasal yetkisini kullandı” açıklamasında bulunmuştu.

Sayın Gülen, 16 Nisan 1997 tarihinde Yalçın Doğan’a verdiği röportajda şunları söylemişti;

Askerlerimiz bir yönüyle yaptıkları bazı şeylerden ötürü bazı çevrelerce, belki antidemokratik davranıyor sayılabilirler. Ama onlar konumlarının gereğini anayasanın kendilerine verdiği şeyleri yerine getiriyorlar. Hatta dahası, ben zannediyorum, onlar, bazı sivil kesimlerden daha demokrat."

Bu sözlerin makul bir izahı var mıdır?

O dönemde Fethullah Gülen ile Bülent Ecevit arasında duygusal bir ilişki vardı. Bülent Ecevit, Fethullah Gülen’e toz kondurmazken bu harekete mensup insanlar da Bülent Ecevit’in partisi DSP’yi destekliyorlardı.

Milliyet Gazetesi’nden Mehmet Gündem’in Fethullah Gülen’le 11 Gün isimli röportajında darbecilerle ilgili yaklaşımı daha dikkat çekiciydi. Röportajın Kenan Evren ile ilgili kısmında darbeci Kenan Evren’i neredeyse cennete sokacak kelimeler sarf eden Fethullah Gülen Hocamız şöyle diyordu;

“…Müsaadenizle bu konuyla ilgili antrparantez bir mülahazamı arz edeceğim: Evren Paşa demokrasinin kesintiye uğraması ve daha pek çok açıdan tenkit edildi. Ama seçmeli din derslerini mecburi yapmakla yararlı bir iş yapmıştır. Gençlerin çoğu onun bu icraatı vesilesiyle din eğitiminden nasiplerini almışlardır. Bu iş kanaatimce öyle büyüktür ki doğrusunu Allah bilir hiçbir sevabı olmasa bile bu icraatı ona yetebilir, ahirette kurtuluşuna vesile olabilir, cennete de gidebilir. ../…

***

Fethullah Gülen Hoca darbe ve darbecilere karşı bu kadar hoşgörülü olmasına rağmen, yaptığım gözlemlere göre bu Hareket, her zaman diğer İslami cemaatlere karşı mesafeli davranmıştır.

Son olarak, Mavi Marmara baskınında İnsani Yardım Vakfı’nı suçlu bulmuştu. Yaptığı açıklamada, İnsani Yardım Vakfı’nın otoriteye başkaldırdığını vurgulayan Fethullah Gülen terör devleti İsrail’den izin alınmamasını eleştirmişti.

Daha önce de Yeni Akit Gazetesi yazarı Sayın Ali Karahasanoğlu’nun köşesinde dediği gibi acaba Sayın Fethullah Gülen Hocamız Filistin’de öldürülen yavrucaklar için herhangi bir taziye gönderdi mi? Ya da en azından bir gözyaşı döktü mü?

Muhakkak dökmüştür diye düşünüyorum ama bunu kesinlikle kamuoyunda da paylaşmalı ve kendisi hakkındaki menfi izlenimleri ortadan kaldırmalıdır.

Her gelen hükümetle örtüşen politikalar izleyen Fethullah Gülen’in nedense Milli Görüş ile ilişkileri mesafeli.

Gerçi Milli Görüş hareketindekilerin de onunla aralarındaki mesafe konusunda sorumluluğu var.

Ancak iki tarafın da amaçları aynı olmasına rağmen nedense aralarında bir türlü sıcaklık oluşmuyordu.

Nedenini bilemiyorum ama şu bir gerçek ki aradaki soğukluk halen devam etmekte.

Her cemaate karşı mesafeli olan Gülen Hareketi nedense hoşgörü için herkese kucak açmakta ve ilginç söylemlerde bulunmakta.

Gülen Hareketi mensuplarının bir daveti üzerine gittiğim toplantıda duyduğum sözler hala kulaklarımdadır.

Kamuoyunda da her zaman gündemde olan “gayrimüslimler cennete gidecekler mi?” sorusuna toplantıda bulunan bir kişi, “Onlar önce cehenneme gidecekler ama daha sonra cehennem onlara cennet gibi gelecek” şeklinde akıllara ziyan bir cevap verdi.

Bir taraftan dindarlara karşı mesafeli ama bunların dışındakilere karşı ise zeytin dalı dağıtan Fethullah Gülen’i ve o hareketin içinde bulunanları çözmek zor.

Bir taraftan emniyet teşkilatında etkili olacaksınız ama bir taraftan da Pensilvanya’dan Türkiye’ye gelmek için ülkemizi emniyetli bulmayacaksınız.

Ne yaman çelişki?

Bir çelişki de onun hoşgörü anlayışıyla ilgilidir. Eğer çelişki olmasa hoşgörülü yüzünü biraz da kendi hareketinin dışındaki Müslümanlara gösterirdi.

Belki de bir bildiği vardır Muhterem’in.

Bugün değilse de yarın anlaşılır bildikleri.

Biz de zamanla öğreniriz inşallah. 

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (25)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.