* Agresif evetçilik, “Hayır diyorsun, demek ki sen Ergenekoncusun” falan dedikçe... Tepkisel hayırcılık, “Eğer hayır demek Ergenekonculuk ise evet ben bir Ergenekoncuyum” diye haykırıyor.
* Agresif evetçilik, “Evet demek vaciptir” ya da “Evet demek umreden daha hayırlıdır” falan diye işin içine dinsel kıstaslar koydukça... Tepkisel hayırcılık, “Harama yakın mekruh olsa da hayır diyeceğim” tavrı geliştiriyor.
* Agresif evetçilik, memur sendikalarına “Hem mangır istiyorsunuz, hem de hayır diyorsunuz” dedikçe... Tepkisel hayırcılık, “Zırnık koklatmasan bile hayır diyeceğim” tavrı koyuyor.
* Agresif evetçilik, “13 Eylül günü yepyeni bir güneş doğacak yurdumun üstüne...” falan diyerek mübalağa sanatının üstün örneklerini sergiledikçe... Tepkisel hayırcılık, “Batsın o güneş” tutumuna sığınıyor.
* Agresif evetçilik, “Demek hayır diyorsun ha! Günah benden gitti o zaman” dedikçe... Tepkisel hayırcılık, “Ferman evetçinin ise dağlar hayırcınındır” tavrı koyuyor.
* Agresif evetçilik, Kenan Paşa’nın antipatik fotoğraflarını gözümüzün içine sokmaya çalıştıkça... Tepkisel hayırcılık, Kenan Paşa’nın Çankaya Köşkü’nde ağırlandığı fotoğrafları anımsıyor.
* Agresif evetçilik, hayır diyen herkesi bir kefeye koyup “darbeci, 12 Eylülcü, statükocu, demokrasi düşmanı” ilan ettikçe... Tepkisel hayırcılık, “Hepimiz hayırcıyız” diyerek olmayacak kişilerle olmayacak dayanışmalar içine giriyor.
Yancı sorunu
* Eğer Adalet Bakanı Sadullah Ergin, diyelim ki Star’ın başındaki Mustafa Karaailoğlu’ndan daha fazla uzlaşmacı ve daha fazla tahammüllü ise ortada bir “yapısal sorun” yok mu?
* Eğer AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, diyelim ki Emre Aköz’den daha fazla diyaloğa açık ve daha dikkatli ise ortada devasa bir “yancı sorunu” yok mu?
* Eğer AK Parti Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Twitter’da sergilediği “uzlaşmaya açık” tutumun zerresi bile Twitter’daki yandaşlarda yoksa ortada şöyle muhteşem bir “azgın yandaş sorunu” yok mu?
* Eğer Devlet Bakanı Faruk Çelik’in titizliğinin ve dikkatinin zerresi bile hükümet destekçisi gazeteler tarafından yer ile yeksan ediliyorsa ortada bir yandaş medya sorunu yok mu?
Meslek içi dayanışma
SANEM ALTAN: Eskiden hakikatli dostum olduğu için falan değil, hakkaniyete riayet etmek maksadıyla yazıyorum: Sanem, Vatan’da yazı yazmaya başladı ve gerçekten çok iyi başladı. Kısa sürede fark yaratacağından eminim.
HAKAN ALBAYRAK: Yeni Şafak’ta yazdığı “soy sop yazısı”nı kıskanarak okudum. Hem Melih Gökçek’e, hem Başbakan Erdoğan’a, hem de Kemal Kılıçdaroğlu’na vicdani bir başkaldırı... Kıskandım, gerçekten kıskandım.
ERGUN BABAHAN: Onca çatışmanın, çelişmenin, kavganın ve mücadelenin ortasında bile Hürriyet’in Pakistan’da sel felaketine maruz kalanlar için düzenlediği kampanyayı övmesi kayda değer.
Otobiyografik bir makale
YİĞİT Bulut, Başbakan’ı konuk ettiği televizyon programındaki tutumunu eleştirenler için yazdığı yazıda şu türden cümleler kullanmış:
“İt ürür kervan yürür... Sahipleri tarafından iyi bakılamayan köpekler... Cinsiyle oynanmış ve alıştığı mahallesinden koparılıp başka mahallelerde yaşamaya zorlanmış köpekler... Mamasından kısılmış köpekler... Kızışmış köpekler... Baytar kontrolüne götürülmesi gereken köpekler...”
Bunları okuyunca şunu dedim:
“Belli ki yazarımız, bu makalesinde otobiyografik unsurları temel almış...”
Bir televizyoncunun itirafları
TELEVİZYON programımda Başbakan’ı konuk etmeyi istemem mi? Tabii ki isterim, hem de çok isterim. Neden mi?
Çünkü programıma Başbakan’ı çıkarabildiğim zaman baştan kazanmış olurum. Dikkat çekerim, tartışma yaratmış olurum, reyting alırım falan...
Yani iyidir, hoştur, kıskançlık yaratır, sükse yapar Başbakan’ı programa konuk etmek.
Ama dikkat!
Durumu abartmamak gerekir.
Yani “Başbakan benim programımı seçerek bana çok büyük bir lütufta bulundu... Ben de bu lütfu karşılıksız bırakmayayım” dememek gerekir.
Tabii insanız, eteklerimiz zil çalabilir.
Ama hiç olmazsa eteklerimizin çaldığı zili saklama maharetini gösterebilmeliyiz.
Peki ya bunları başaramazsak ne olur?
Ne olacak?
“Başbakan’ı programa çıkarmadan önceki” pozisyonumuzun hayaliyle avunur dururuz.
Başbakan’a kısa ve basit bir soru
SAYIN Başbakan... Lafı hiç uzatmayacağım. Maruzatım şudur:
Bundan birkaç gün öncesine kadar... Çıktığınız meydanlarda...
“Hayır cephesi oluşturdular... CHP, MHP, PKK... Hepsi bir safta...” diye haykırıyordunuz.
Ama fakat lakin... Bu haykırıştan vazgeçmiş görünüyorsunuz.
Bunun özel bir nedeni var mı?