Fazla Empatiniz Var mı?

Fatma Ç. KABADAYI

“Çocukluluğunu, gençliğini yetmişli, seksenli, doksanlı yıllarda geçirenlerin çoğunda bu sorun yok inanın.”

Toplum olarak birçok sorunumuzun kökünde “Empati Yoksunluğu” yatıyor.

Şaşırmayın.

Neydi peki bu empati yoksunluğu?

Psikolojik sınırlarından uzaklaşamadığı için kendisini başkalarının yerine koyamayan bir insanı ifade ediyor. Yani aslında kabul etmese de sorun kendinde.

Bu kişiler kendileriyle çatışmaları bitmediğinden başkalarıyla da sağlam ilişkiler kuramıyorlar. Uzun süreli dostluklara yelken açamıyorlar. Her zaman sorunu karşı tarafta zannettiklerinden kendilerini düzeltemiyorlar. Artık onunla uğraşmak istemeyen ya da değmeyeceğini düşünenler de sessizce etrafından uzaklaşıyor.

Aslında ne kadar basit; düşünmek!

Her davranış ve sözümüzden evvel, karşı tarafı da düşünebilseydik durum böyle vahim olmazdı.

Kendini başkasının yerine koyup düşünmek o kadar zor mu Allah aşkına?

Çocukluluğunu, gençliğini yetmişli, seksenli, doksanlı yıllarda geçirenlerin çoğunda bu sorun yok inanın. O haftada bir seyrettiğimiz Cumartesi akşamları dört gözle beklediğimiz, şimdilerde gençlerin küçümsediği Türk Filmleri bize empati kurmayı kafamıza vura vura öğretmiş belli ki. O filmlerin çoğunda psikolojileri öylesine ince işlenmiş ki takdir etmemek nankörlük olur.

Böyle dersem kalbi kırılır, şöyle yaparsam ne hisseder diye düşünerek çıkarız yola.

Verdiği sözü tutabilenlerin çoğu ailesinden iyi terbiye alan, dürüst, bencil olmayan kişiler…

Hayatta sizi yormaz onlar, dostlukları güçlüdür.

Kaybetmek istemezsiniz ince düşünen dostları, yanılıyor muyum?

Peygamber Efendimizin (S.A.V) “Kendisine yapılmasını istemediğini başkasına yapma,” diye buyurmamış mı?

Şimdilerde empati dediğimiz bu işte.

Çocukların şiddet yanlısı, gençlerin umursamaz olmasının altında ne yatıyor dersiniz? Ebeveynlerin davranış ve düşünceleri elbette çocuğuna yansır, kişiliğini etkiler. “Bana ne komşu uyuyorsa aç müziğin sesini!” diyen bir babanın evladı ilerde baş ağrıtmaz mı? En azından kendi başını.

“Hayır yavrum, arkadaşa vurmuyoruz, canı acır, kalbi kırılır, değil mi?” gibi cümleleri iki yaşından itibaren kullanmak, küçük yaştan itibaren karşı tarafa vereceği zararı göstermek gerektiği kanısındayım. Bu insanlar yorgundur, yapacak işi vardır diye düşünebilmek. Bu sadece özel günlerde –hani elleri arkada birleştirip fırçayı ağza alıp resim yapmakla- olmuyor. Her an lazım…

Bilemiyorum, doğru olan budur.

Var mı fazla empatiniz? İhtiyacı olanlara da verin.

Aşırı empati kurmanın kimseye zararı yok, yeter ki karşınızdaki kişi buna değsin.

Açın da beraber izleyelim eski bir film...

Siyah beyaz olsun, renkli günlerin umudu adına...

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.