Başbakan, son seçimde bir uygulama yaptı. Tanınmış bazı milletvekillerini, illeri dışında aday gösterdi. Bunlardan birisi de Bursa Milletvekili Faruk Çelik idi
Başbakan, Çelik'i Urfa'dan aday gösterdi.
Urfa, AK Parti açısından problemli bir il idi. Yerel seçimlerde Ahmet Eşref Fakıbaba'ya karşı aday gösterilmiş ve "AK Parti adına ceket konsa kazanılır" denen ilde, seçim kaybedilmişti. İşte Çelik, bu ili toparlayacaktı hem de aşiret etkisinin yoğun olduğu ilde dışarıdan gelen bir insan olarak...
Faruk Çelik orada çalıştı ve seçimde 12 milletvekilinden 10'unu partisine kazandırdı.
Aşiretler, ilden olan adaylardan daha çok sahip çıktılar Faruk Çelik'e...
Soru şu:
-Acaba Faruk Çelik ne yaptı Urfa'da? Nasıl bir iletişim kurdu bölge insanı ile?
Bence bunun tılsımı hâlâ iktidarın bölgede yapacağı çalışmanın çerçevesini ortaya koyabilir.
Alevi açılımı ve ötesi
Faruk Çelik'i biz, "Alevi açılımı"nı yürüten bakan olarak da tanıyoruz. Alevi açılımının nerede tıkandığını değerlendirmek ayrı bir şey ama o süreçte yapılan müteaddit çalıştaylarda Faruk Çelik'in, her kesimle çok sağlıklı bir iletişim gerçekleştirdiği biliniyor.
Faruk Çelik, halen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve bu zor bakanlıkta, işçi-işveren-devlet ilişkilerindeki hakem rolünü başarıyla uyguluyor. Bu bakanlığın, kendi ihtisas alanı olduğunu söylemek zor ama bakanlık biraz da böyle bir şey, alanı tanımak ve alandaki aktörleri doğru değerlendirmek işi... Üstelik yeni devraldığınız bürokratik kadrolarla sağlıklı iletişim kurmak kaydıyla...
Bu bir tür joker rolüdür.
Başbakan Faruk Çelik'ten, istihdam ettiği bütün alanlarda iyi hizmet aldı, bu bir gerçek.
Doğu-Güneydoğu'da yoğunlaşan sancı...
Bu konuda Faruk Çelik'ten bir hizmet istense diye geliyor aklıma...
Halkın yarasını sarmak
Birkaç gün önce, bu sancı üzerinde epey kafa yormuş bir kişi ile sohbet ederken, "Bölge halkının rehabilitasyona ihtiyacı var" cümlesini not ettim.
Devlet, terör örgütü, kontrol edilemeyen ve dağa çıkan çocuklar, ölümler, ölümler... Göçler göçler... Şehirde savrulmuşluklar... Duygu dünyası allak bullak olmuş bir sosyal zeminden söz ediyoruz bölge halkı deyince...
Nereye baksın insanlar? Hangi tehdit daha etkili?
Hangisi daha kötü bedel ödetir?
Devleti çağırınca gelir mi devlet?
Alan hakimiyeti denen şey ne ki?
Terörle savaş, tamam.
Ama halkla yeniden iletişim.
Hem güven vermek adına hem "Yeni Ankara"nın şefkatini, hizmet duygusunu, insana dokunuşunu hissettirmek adına...
Bölgeye adanırcasına...
Bölgeye adanmış bir sima olarak...
Faruk Çelik'ten istifade etmek...
Çok basite mi indirgiyorum, Faruk Çelik'ten çok şey mi istiyorum, Faruk Çelik'e taşıyamayacağı bir sorumluluk yüklemekten mi söz ediyorum, bilmiyorum.
Bölge milletvekilleri ile birlikte, yoğun bir rehabilitasyon programını hayata geçirmek... Bölgenin Kürt milletvekillerinin, temsiliyet gücünü pekiştirici bir hizmet hamlesi gerçekleştirmek...
Bütün çığlıklara ulaşmak, bütün acıları bilmek, bütün mezraları, köyleri, seçim ortamından çok daha yoğun biçimde dolaşmak...
Bir Türk olarak, adeta Türk-Kürt kardeşliğine adanmak...
Kimliğe dair, ekmeğe dair, namusa, ahlaka, dine dair her beklentiye sahip çıkmak...
Komutanlar, birliklerde yatıp kalkacakmış... Başbakan'la Genelkurmay Başkanı buna karar vermişler...
Bence Faruk Çelik ve ekibi için böyle bir çalışma temposu planlanmalı...
Diyorum ki, kardeşliğimizi kurtarmalıyız. Kardeşliğimizin yaralanmasının bu ülkeye, bu ülkenin Türk'üne Kürt'üne nasıl kötü bir bedel ödeteceğini henüz tam tasavvur edebildiğimizi düşünmüyorum. Kardeşliğimizi kurtarmalıyız.