"Bir rivayette de şöyle gelmiştir: "Hz. Bilal (RA), Resulullah (AS)'a (iyi cins bir hurma olan) berni hurması getirmişti. "Bu nereden?" diye sordu. Bilal (RA): Bizde adi hurma vardı. Resulullah (AS)'ın yemesi için ondan iki ölçek vererek bundan bir ölçek satın aldık, dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (AS): "Eyvah! Bu ribanın ta kendisi, eyvah bu ribanın ta kendisi, sakın öyle yapma. Şayet iyi hurma satın almak istersen elindekini ayrıca sat. Sonra onun parasıyla iyi hurmayı satın al" dedi"
Yazımı tenkit eden zatın naklettiği yukarıdaki hadis rivayetinin Buhari'deki ifadesinde ""Eyvah! Bu ribanın ta kendisi, eyvah bu ribanın ta kendisi, sakın öyle yapma" kısmını görmedim, şöyle buyurulmuş: "Öyle yapma. Şayet iyi hurma satın almak istersen elindekini ayrıca sat. Sonra onun parasıyla iyi hurmayı satın al" .
Bu hadis bize şunu anlatıyor: Ribalık olan iki malı birbiri ile trampa etmek isterseniz, ya kalite farkına bakmaksızın eşit alıp verin, yahut da birini para veya başka cinsten bir mal ile satın, ve onunla diğerini alın.
Peki niçin böyle yapalım?
Çünkü ayni mübadelede (iki malın birbiriile değişiminde) kalite farkını miktarla karşılamak mümkün değildir; bunu yapalım derken kalite karşılığını aşan fazlalık gerçekleşir ve bunu almak da faiz olur. Şu halde faizin olmaması için ribalık (mübadelesinde faiz gerçekleşen) iki malın miktar ve değer bakımından eşit olması gerekir. Eğer kalite farkı eksik fazla olmadan miktara çevirilebilseydi bu mübadelede faiz gerçekleşmezdi. (Bu konu, günümüzde mesela altın mübadelesinde önemlidir ve tartışılması gerekir).
Bilindiği gibi kağıt paranın kendine mahsus (kağıt, maden vb. olarak) değeri yok sayılır, bu para değerini, mübadele aracı olma gücünden alır. Bu para ne kadar malı alabiliyorsa değeri odur. Para olan borçta enflasyon farkı ödenmezse, borcun ödenmesi gereken günden sonra gerçekleşen enflasyon kadar eksik ödeme yapılmış olur. Enflasyon birçok mala göre hesaplanıyor, ama biz maksadımızı anlatabilmek için pirinç misalini verelim: Borcun ödenmesi gereken günde yüz liraya yirmi kilo pirinç alınıyorsa, fiilen ödendiği günde de yirmi kilo pirinç alınabilmelidir; eğer 19 kilo pirinç alınabiliyorsa borç, bir kilo pirinç kadar eksik ödenmiş olur. Ayetler ve hadisler, lafız mana ve maksad göz önüne alınarak anlaşılır ve yorumlanırsa ortaya çıkan sonuç şudur: Mal ve para mübadelesinde -ribalık olma bakımından- aynı cinsten iki nesne biri diğeri karşılığında alınıp satılıyor veya ödeniyorsa "karşılığı olmayan reel bir fazlalık" olmamalıdır.
Sevgili Peygamberimiz'in zamanında devletin parası da, kağıt para da yoktu. Altın ve gümüş parçaları tartılarak para yerine kullanılıyordu. Bu iki madenin de kendilerine mahsus değerleri vardı. Zaman içinde hem bu iki madenin kendilerine ait ve biribirine karşı değerleri değişti, hem para olarak kullanılmaları adeti değişti, hem de kendi değerleri olmayan (yok sayılan) başka nesnelerden para basıldı.
Bu değişim karşısında fukaha ne yaptı?
Bu soruya gelecek yazıda cevap verelim.