Ve geri döndüğünde, ne diyeceği merakla beklenen Başbakan Tayyip Erdoğan, yurt dışından döndü.
Taksim’de zafer naraları atmak için bekleyen nevzuhur gençliğin ve onların iradelerini postmodern bir 28 Şubat’a evirmesini beceren gizli odakların, duymak istedikleri şeyleri işitmelerine müsaade etmedi.
Olabilirdi belki...
Ama o yokken, yardımcısı Arınç’la görüşen temsilcilerin, ipe sapa gelmez, posta koyma içerikli taleplerine, posta koyarak cevap verdi.
Verdikleri oya sahip çıkan ve Başbakan Erdoğan’ı derin mihraklara yedirmeye hiç niyeti olmayan vatandaşların, Taksim’dekileri ‘ezmek’ için vize isteyen sıloganlarına, geçmişte olduğu gibi ‘Sizin adınız Vur-al mıki size vurun diyeyim, sizin adınız Savaş mıki size savaşın diyeyim’ şeklinde bir yanıt vermeyi tercih etmedi bu sefer..!
Bu sloganı duymaktan memnun olmuş mudur bilinmez ama şöyle bir kulak vermektende geri durmadı.
Kendisine oy veren kitlelerin güven veren sesini duymanın tazelediği öz güvenle, gerek ulusal ve gereksede yurt dışındaki fitne kaynaklarına, gidere gider çekti. Bu eylemlerin, toplumda oluşturduğu sitres birikimini gayet iyi etüt eden bir siyasetçi olarak, provokasyonlardan özenle uzak durulmasını istedi.
Başbakan Erdoğan, kendisi üzerinden ülkemize oynanan oyunun kaynağının, neresi olduğunu çok iyi biliyor. Günü geldiğinde, bunun hesabınıda mutlaka soracaktır. Tıpkı ‘Evronos Paşa’ ve ekibinden vede 28 Şubat’çılardan ve onların değişik türevlerinden, hukuk yoluyla hesap sorulduğu gibi...
Ancak, bu sefer erken gaza gelip, yıllardır sindikleri siperlerden, zafer sarhoşluğu içinde fırlayan medya ve o medyayı yönlendiren sermaye sınıfının ‘çapulcu’larınıda, hukukun önüne çıkartmaktan imtina etmeyecektir.
Her çapulculuğun bir bedeli vardır ve bu hesap mutlaka sorulacaktır. Bu kalkışma, hoşafa çevrilerek sahiplerine iade edilecektir.
Avrupa’dan ABD’ye ve İsraile hemen her yerde büyük bir beklenti ve heyecan dalgası uyandıran bu çapulcu kalkışmasına, bir ruh elbisesi giydirmeye çalışan küresel baronlar ve onların Türkiye’deki çömezleri, ve Eset ve İran ve Rusya... Vede Yeni Türkiye’nin nasırına bastığı herkes... Ak Parti’ye oy veren milyonlarca seçmenin, öyle kuru kalabalıklardan müteşekkil olmadığını, dünyanın en devrimci ve bilinçli seçmeni olduğunu ve asla ‘okçular tepesini boşaltmayacağını’ görmüşlerdir.
Bu, milli iradeye kurulan tuzağa karşı, aslında ne kadar bilinçli ve oyuna sahip çıkarak, küresel oyunları boşa çıkartmayı başarabilen bir seçmen profili ile karşı karşıya olunduğunun, dosta düşmana ilanıdır aslında.
Ve yeryüzünün tüm mazlumları, Anadolu’dan yükselen bu devrimin gerçekleşmesini, hasretle beklemektedirler. Bunun bir devrim hareketi olduğunu, yeryüzünün en kuytu köşelerinde kanı ve gözyaşı akıtılan tüm mazlumların bildiği gibi, tüm zalimlerde bunu bilmektedirler.Ve bunu bildikleri için, bizim çapulcuları maşa olarak kullanıp kasalarının, hesabının bozulmasını engellemeye çalışmaktadırlar tüm güçleriyle.
Son iki yüzyıldır, hiç olmadığı kadar güçlü olan ve tüm Dünya tersine giderken bu sefer doğru adres yönünde hızla ilerleyen Türkiye’nin, şu anda vizyona koyduğu projeler tek tek, Dünya’daki 130 ülkenin milli gelirinden daha büyüktür. Ve bu yatırımlar hayat bulduğunda, ülkemiz jet motorlarını çalıştırarak uçuşa geçecektir. Ve tüm bunlar, ülke bütçesinden tek metelik harcamadan gerçekleştirilebilmektedir.
Zaten, zurnanın zırt dediği yer tamda burasıdır...
IMF’yi bu ülkeden postalayan Başbakan Erdoğan, uluslararsı sistemin karşısında, kendisinden öncekiler gibi ceket düğmelemek yerine, bacak bacak üstüne atmayı ve en ağa babalarının yüzlerine zalimliklerini çarpmayı yeğlemiştir.
Yabancı basının, tüm yalan ve alçaklığıyla üstüne atladığı, Yahudi asıllı Noam Chomsky’nin de çapulculuk saflarına katıldığı bu yalan fırtınası, Başbakanın ağzından söylenmiş gibi, AKM’yi yıkıp cami yapma ve Taksim’de eylemcileri sallandırma gibi, aslı astarı olmayan haysiyetsizliklerle, manşetlere çekilmiştir.
Ey çapulcular...
Tayyip Erdoğan; ne Menderes’e, ne Özal’a, ne Erbakan’a nede size benzer... Ve ona oy veren bizlerde, seçtikleri başbakanlarını; astığınız, zehirlediğiniz ve küfrettiğiniz, babalarımıza ve dedelerimize benzemeyiz. Bizi onlardan ayıran, demokratik bilinç ve tecrübemizdir.
Rize’deki gibi, gerektiğinde kendi destekçilerini kontrol altına aldırtabilmek için, joplanmasına ve biber gazı sıkılmasınada engel olmaz. Ama dahada garibi o gazdan dolayı ordaki kimse, Başbakana karşı incinmez.
‘Ne gelirse sevgiliden gelsin...’ hesabıdır bu.
Ve siz bunu anlayamazsınız.
Demokrasi, özgürlük ve ağaç diyerek çıktığınız bu yolda, köprüden çocuk atmaya vardırdığınız çapulculuğunuza, dur demenin vakti geldi artık. Sizde, devrimci bir ruh olduğu halüsünasyonlarına, daha fazla kendinizi kaptırmadan, bu uykudan uyanmanız, hem sizin, hemde tüm milletin hayrınadır.
E mail: akpinartahsin@hotmail.com
Twitter: @akpinartahsin