Evvel Allah, Biz Türkler En Kallavisinden Çevreciyiz..!
Biz Türkler cidden ilginç milletiz.
Her zaman akla hayale gelmeyecek çözümler buluruz.
Her şeyin en iyisini biz biliriz ve biz yaparız. Bu konuda Allah’ın bir kulu elimize su dökemez.
Bayılan biri mi var? Ya da kaza geçirmiş birisi mi? Hemen hemen herkes pratisyen ve asistan doktorlara taş çıkartırlar. Hatta uzman doktorlar bile onların yanında sıfır kalır. Öyle bir müdahale ederler ki, yaralı veya baygınlık geçiren hasta hemen iyileşir.
Hele hele kazada arabada sıkışan yaralılara öyle bir müdahalede bulunuruz ki, milimetrik hesaplar yapar yaralıyı büyük bir mühendislik edasıyla arabanın içinden çıkartırız.
Bizde çözüm bitmez. Ne ararsan var bizde?
Tüp kaçağını bile çakmakla deneyen biziz.
Önümüzde bir ambulans varsa takılan da biziz.
Çocuk severken yere düşüren de yine biziz.
Kırım Kongo mu? Bize vız gelir! Sıkarsın kurşunu kolayca öldürürsün.
Keza domuz gribi. Zaten bize uğrasa, uğrayacağına pişman olur garibim mikroplar.
Bir de çevrecilik konusunda kimse bizim elimize su dökemez.
Biz Türkler en kallavisinden de çevreciyiz;
Çiçekleri çok severiz. Öyle ki evlerimiz de bile çeşit çeşit çiçek yetiştiririz. Ama parklardaki çiçekleri kopartmakta üstümüze yoktur.
Biz Türkler en kallavisinden çevreciyiz;
Derelerimizde, ırmaklarımızda nice balıkları avlamak için türlü yöntemler kullanarak onların soylarını tüketiriz.
Bu da yetmedi evimizde kullanmadığımız ne kadar beyaz eşya, mobilya varsa hepsini derelere, ırmaklara atarız.
Hatta hayvan leşlerini bir güzel suların akıntısına bırakırız ve az ötede onu bir güzel arıtıp içeriz.
Bir de unutmadan geçmeyelim ya fabrikaların pis atıkları. Öldürdüğü binlerce balıklar ile canlıların hesabını nasıl verecekler çevre katliamcıları?
Biz Türkler en kallavisinden çevreciyiz;
Olur, olmaz vakitlerde balkondan veya pencereden halılarımızı bir güzel silkeriz. O da yetmedi kül tablalarını bir güzelce boşaltırız.
Lafa geldiği zaman mangalda kül bırakmayız.
Ama gel gör ki, çevremiz erim erim eriyor.
Allah’ın bize bahşettiği bu çevreyi ve doğayı ne hale getirdik.
Sularımız eskisi gibi gür ve temiz akıyor mu?
Mahsullerimiz eskisi gibi leziz mi?
Çevre elimizden kayıp gidiyor ama dur diyenimiz yok. Devlet de bu konuda vatandaşını bilinçlendirmede yetersiz kalıyor.
Kimyasal gübreler, bilinçsizce tüketim, temizliğe eskisi gibi önem vermemek çevrenin bu hale gelmesinden en büyük etmenler.
Neden günü kurtarıyoruz da geleceğimizi düşünmüyoruz? Bu soruyu kendimize sorup cevabını verirsek o zaman çevreye yeterli değeri veririz.
Bir de ağzımızda geveler dururuz bir Kızılderili atasözünü; “Biz doğayı torunlarımızdan emanet aldık” diye.
Atalarımız da bir zamanlar bu doğayı emanet olarak kullanıyordu. Ve emanete hıyanet etmeden verdiler bize.
Peki, biz ne yaptık? Neredeyse yaşanmaz hale getirdik dünyamızı.
Bakalım etrafımıza; her yerde artan beton yığınları, azalan sularımız, kirlenen havamız, yanarak azalan ormanlarımız var.
Gidişat maalesef çok elzem.
Evet, dostlar; dediğimiz gibi günübirlik iş yapmaktan uzak olalım, geleceği düşünerek hareket edelim.
Rant uğruna olsun, zevk uğruna olsun, kolaya kaçmak uğruna olsun çevreyi katletmeye hakkımız yok.
Çünkü biz bunu gelecekteki evlatlarımıza aldığımız gibi vermek zorundayız.
Yoksa bizi hayırla yâd etmezler.
Etmeseler de haklarıdır.
Eleştiri ve önerileriniz için;