Bir seçim daha geldi geçti. Bugüne dek çok seçim gelip geçti aslında ancak anlaşılan o ki kimse aklını başına almıyor ve bundan ders çıkartmıyor!
Ak Parti 25 yıldır elinde tuttuğu İstanbul Büyük Şehir Belediyesini tıpkı Ankara’da da olduğu gibi Chp’ye yani malum kesime kaptırdı ya da teslim etti de diyebiliriz!
1990 yılından itibaren particiliğ bıraktığımı ve o günden buyana herhangi bir partiye hiçbir şekilde bağımın olmadığını söylemiştim. Ancak aklım yeteli hak ve hakikatin, doğrunun ve dünya görüşünün bana en yakın olduğuna inandığım parti ve liderleri iman, izan ve insaf çerçevesinde vatan ve millet menfaatine tercih edip destekledim.
1995 seçimlerinde rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun liderliğini yapmakta olduğu Büyük Birlik Partisini destekledim. Ardından Ak Parti’nin kuruluşundan itibaren Tayyip beyi destekledim ve 2011 yılında yine aynı çerçevede Milliyetçi Hareket Partisini.
Muhtelif zamanlarda Sayın Erdoğan’ı yapıcı bir dille eleştirip yapılan yanlışlardan bazılarını dilim döndüğünce yazdım. Tabi bizimkisi dağ ve tavşan misali. Hal böyle olunca da gelinen neticede hepimizin gördüğü gibi oluyor maalesef.
Mevcut liderler arasında tartışmasız olarak sayın Erdoğan ne muhalefet içerisinde ne de kendi partisinde yeri doldurulamayacak olan tek liderdir. Hakeza inanç ve düşünce noktasında da bana en yakın hissetiğim mevcut tek siyasi liderdir.
Buna rağmen şöyle dönüp bir bakıyorumda ne danışmanları içerisinde, ne bakanları içerisinde, ne milletvekili veya belediye başkanları içerisinde ve teşkilatlarında hepsini ayrı ayrı değerlendirecek olursak dünya görüşleri, liyakati, kalitesi, cesareti ve samimiyeti bakımından evet budur diyeceğim adam sayısı 3 kişiden öteye geçmiyor.
Etraf çapsız ve faydsız insanlardan geçilmiyor. Tayyip bey her şeyi sırtlanmış götürmeye çalışıyor ve ekseriyeti ise bunu seyredip nemalanmakla yetiniyor.
Pazar günü yapılan İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde dünya görüşleri de siyasi çizgileri de benimle aynı olan hukukçu olan oğlum ve gelinim hiçbir menfaat gözetmeksizin B.Çekmece’de gönüllü olarak görev aldılar. Ben oğluma genel olarak vaziyeti sorduğumda bana birçok önemli konudan bahsetti. Söylenecek çok şey olmasına rağmen ben önemli olduğunu gördüğüm bir konuyu paylaşacağım sizlerle.
Konuşmamızda oğlum bana baba, görev aldığımız okul içerisinde Ak Parti teşkilatlarından aklı başında olan, işi bilen, samimi ve içi yanan ve gayret eden tek kişi vardı o da bizim gibi gönüllü olarak görev yapmak üzere gelmiş 60’lı yaşlarda iş adamı bir amcamızdı dedi. Kendisiyle tanışıp biraz sohbet ettik. Erdoğan sevdalısı fedakar ve vatansever bir insandı. Ak Parti ve teşkilatlarla ilgili olarak önemli öz eleştirilerde bulundu ve ardından da bana dönüp; “Evlat sen ve ben marabalarız” dedi diye ekledi. Ardından bana, bak evlat Ak Partili binlerce teşkilat mensubu var, belediyelerde ve onlara bağlı kuruluşlarda binlerce çalışan var ancak yalnızca bir tane Ak Parti Burdur Milletvekili geldi. Burada paralı olarak görev alan sandık üyeleri dışında parti ve teşkilat mensubu kaç adam görüyorsun? Göremezsin dedi. Çünkü onlar için bu işler angarya işler. Onlar menfaatleri varken çıkar meydana ve payını alır kaybolur. Bu işleri de senin ve benim gibi marabalara bırakırlar. Bize bir yandan güler bir yandan da alay ederler diye iç çeker sözlerini tamamladı dedi.
Bu yazdığım mesele problemlerden ve kokuşmuşluktan sadece bir örnek. Diğerlerini de yazmaya başlarsak onlarca sayfa olur ve kimse okumaz! Sonra yazsakta neye yarar! Bizim gibileri maraba olarak görüp adam yerine koymadıktan, lafımıza, sözümüze değer vermedikten sonra.
İsitisnai durumda olan çok az sayıdaki insanı tenzih ederek ve de son söz olarak bende diyorum ki; “Keşke etraftakiler menfaat peşinde koşan, işi yalnızca kendine bilen, kendine çalışan, yalaka, samimiyetsiz, liyakat sahibi olmayan adamlar değilde hep böyle marabalar olsa.”