Sözüm sana dostum evvel!
Bir şehit tut kalbinden
Enflasyon azsın, dolar dalgalansın
Vatan yine sağolsun!
Sen penguence giyin, öteki çince söylesin
Ama yeryüzü beklemekte, müntakim, adil
Söylesin ve bilinsin.
Vatan yine sağolsun!
Eviniz dar'üs-selam, arabanız ford granada
Pahalı pahalı imzalar kondurdunuz adımıza
Ama kursağın insan eti, düşünebilirsen
Yetim gözleri üzerine sofran.
Eviniz dar'üs-selam, arabanız ford granada
Enflasyon azdı, dolar dalgalandı, dilen dostum
Secde yerin altınlarla kaplandı
De bana, müşrikler böyle ödüllendirilmedi mi?
Eviniz dar'üs-selam, arabanız ford granada.
Alkış çekersin, terazin hassas
Secde yerinde gözlerin oynaş, kalbin mütmain
Eğildikçe, eğildikçe, eğildikçe
Kaydımızı efendiler zimmetine geçirdi!
(Şeyhmus Özüdağlı)
Niçin bu şiirle başladığımı merak edenler olacaktır. Veya olmadıysa da niçin yok diyesi geliyor insanın. Bugün sizlerin yüreğine bir avuç kor atasım var. Hazırsanız okumaya devam edin. Değilseniz ben kendi ateşimle yanarım.
Bizim Abdülaziz var burada. Hafız ve güzel bir kıratın sahibidir. Onun arkasında bir teravih veya teheccüt kılmamışsanız, “ölmeden önce yapılması gerekenler” listenize - böyle bir listeniz varsa tabi- not ediniz. Geçen günlerde o hafızlık yaptırdığı öğrencilerine ziyarete davet etti. Ben de Cuma günü ikindi sonrası için randevu verdim. Hem de bazı emanetlerimi ulaştıracağım.
Darusselam adlı kenar bir mahalleye ulaştı yolumuz. Yarı yolda beni bir delikanlı karşıladı ve nihayet bata çıka adresimize ulaştık.
Ulaştığımız bu yeşil mahallede büyük dedesinden kalma büyükçe bir tarla / arsa var. Parsellenip satılsa iyi para eder. Ancak büyük dedesinin de vasiyet ve arzusu üzerine burada Kur’an eğitimi devam ediyor.
Buraya 4 sınıflı bir okul yapılmış. Birisinde hafızlık öğrencileri var. Diğerini de yatakhane olarak kullanıyorlar. Bir Başka sınıfta ise 200'ün üzerinde öğrenci var. Bu sınıf, 5-6 yaşından 18 yaşına kadar değişik yaşlarda kızlı erkekli çocuklarla dolu. Burası bir yaz Kur'an kursuymuş. Bunlar bir devlet okuluna gitmiş veya hiç okul görmemiş öğrenciler. Kulaktan çalışarak yazın ne öğrenirlerse kardır burada. Siz diyanete ve cami imamınıza yaz kursları konusunda eleştirilere devam edebilirsiniz.
Hafızlık yapacak öğrenciler için Mushaf’ımız var. Bir de merhum arkadaşım / kardeşim Sami Fatih’in ailesinden gelen bir yemek hediyesi. Yani bugün daha özel doyacak karınları. Burası sıcak ve meşakkatsiz bir mekân... Biraz utangaç, biraz da yeni bir misafiri görmenin mutluluğunda mütebessim çehreler. Birkaç öğrenciden Kur’an dinledik.
Sonra ikinci sınıfa yani minik yaz kursu öğrencilerinin olduğu sınıfa geçtik. Bu sınıfta 200'ün üzerinde öğrenci vardı. Bir kısmı sırada, bir kısmı yerlerde seccadelerin üzerinde oturuyor. Zira ellerindeki sıralar yetersiz kalmış. 200 öğrencinin beraberce eğitim gördüğü bir sınıfta kim ne anlayacak bunu bilmek çok zor. Buradaki eğitimin kalitesini ve etkisini düşünemiyorum. Rabb'im sen bizleri affet... Bu çocuklar burada İslam’ı öğrenecek ve hayata tutunacaklar... Sonra da bu ülkeyi kalkındıracak. Çok zor... Allah her şeye kadirdir. O, Kâdir-i mutlaktır. “Ol!” deyince olur. Lakin bu şartlarda bu çocuklar için gerçekten zor.
Normalde burada bir şeyler söylemek lazım. Ancak bende buna cesaret ve yürek yok. Kelimeler bitti. Onlara şekerlerini dağıttım. Bir kısmını güldürdüm. Onların gülmesi benim hüznüme iyi geliyor. Zira böyle bir durumda mecburen biz de gülümsüyoruz. Gülmek onlara da çok yakışıyor. İşte tam da burada İbrahim Sadri’den yıllar önce birçok defa dinlediğim “Eviniz Darüsselam, Arabanız Ford Granada” şiiri düşüyor sürekli dilime...
Arkasından da hafız öğrencilerin gece kaldığı yatakhaneye girdik. Yer beton. Temiz ve düzenli. Havaya asılı cibinlikler var. Zira sivrisinek burada ciddi olarak sıkıntı... Ancak yerde yatak yok. Kenarda az miktarda yatak var. Belki 9-10 yatak var. Öğrenci sayısı 25 civarı... Yatağı olanlar yatakta yatıyor. Diğerleri ise plastik hasır üzerinde yatıyormuş. Gel de şiiri bir daha hatırlama... Bir köşede de çantalar içinde çocukların özel eşyaları var. Dolap mı dediniz? O nasıl bir şey acaba?
Bu şartlarda bu işler olmaz, bırakın demek çok kolay. Hem de çok kolay. Ancak şartların zorluğunu görmeden sorumluluk üstlenenler de var.
Biz pahalı işlerin adamlarıyız...