EVDE MİSİN DEPRESYON?

Fatma Ç. KABADAYI

Geçenler de bir arkadaşım aradı. “Nasılsın, özledim, görüşemiyoruz” faslından sonra insanların günden güne çileden çıktığına, olayların ardı arkasının kesilmediğine değindi. Duygu karmaşası içinde olan bireylerin akıl almaz sonuçlarla noktaladıkları olaylardan bahsetti. Hemen hemen herkesin depresyonda olduğunu söyledi. “Bilmez miyim?” dedim, “Vaktim olsa ben de depresyona gireceğim ama inan yoğunluktan ona bile vakit yok şükür.”  Ardından bu hafta bu konuda yazar mısın diye ricada bulundu, bazı ricaları emirdir kıymet verdiklerimizin.

                Konuşmamızın ardından düşündüm de acaba bende mi depresyondayım? Değilsem bu belirtiler neyin nesi? Ne oluyor, nerdeyim, kimim ben? Ve aklıma birden Jackie Chan gelir; Afrika Kaplanı- Ben kimim?

                Depresyon kelimesi günlük hayatta birbirimize takılmalarda kullanılsa da aslında çok ciddi bedensel bir hastalık… Psikolojinin de bozulmasıyla beliren bir duygu çöküşü. Bunun sebepleri arasında beyinde bulunan -adları aramızda kalsın-  “seratonin ve noradrenalinin sinir hücreleri arasındaki sinaps boşluğundaki miktarının azalmasından kaynaklansa da tek sebep bu değil elbet…

 

Sebepleri sonuçlarını anlatmak zaten bana düşmez o yüzden depresyona girip de haberimiz olmadığı zamanlar olabilir mi konusuna değinmek istiyorum. Örneğin geçen ay bendeki hızlı kilo artışının sebebi, önceden sadece acıklı haberlere ağlarken olur olmadık her şeye ağlamaya başlamam, sürekli uyuma isteğim bunun belirtileri mi yoksa çok yediğimden, hamur işlerinde becerikli oluşumdan, zaten duygusal bir yapıya sahip olmamdan ve yorgunluktan mı kaynaklanıyor? Kondurmak mı istemiyorum yoksa? Ailede ve akrabalarda depresyon geçiren biri varsa kalıtımsal da olan bu hastalık sizde de nüksedebilirmiş. Bizimkilerin de çalışmaktan başka bildikleri yok elhamdülillah.

 

Peki sizde bunlardan var mı sormak istiyorum; İlgi ve istek kaybı, huzursuzluk, değersizlik, suçluluk duygusu, odaklanma zorluğu, kararsızlık, kendine zarar verme düşünceleri…

Cevabınızın yok olduğunu farz ederek kadınların erkeklere göre daha çok meyilli olduğunu hatırlatmak istiyorum. Hem de iki kat fazla…  Genelde otuz beş ve elli yaş arası bu hastalığın görülmesi fazla iken ben hangi delikten kaçacağım bilemedim. Kadının yükü daima ağır olduğundan dolayı olsa gerek. Geçmişte yaşanan travmalar, ayrılıklar, işsizlik, sosyal ve çevresel desteğin az oluşu, uzun süren zorlayıcı yaşam tarzı depresyonu artıran sebepler arasındaymış. Bütün bunların yanında hayatla nasıl bir mücadele içerisinde olduğunuz ve ne kadar güçlü olduğunuz çok önemli.

Geçenlerde bir arkadaşım “Yahu biz herkesin derdi için omzumuzu veriyoruz, ağlayacağımız da bir omuz bulamıyoruz,” dediğinde “Ünlü olmak kolay değil arkadaşım,” diyerek gülümsedim. Haklıydı.

 

Hepimizin sorunları var. Bakış açımızın antenini olumlu yöne çevirdik, bekliyoruz.

İman gücünüz depresyonun önüne geçerken duanız sizi ondan korur.

Bunun dışında bir şeyler yapmak isterseniz; Gün ışığından çok yararlanmak, spor yapmak, sağlıklı beslenmek, bol su içmek, az uyumak, yeni hedef ve planlar yapmak, sık sık keyifli molalar, sosyal yaşamda keyifli aktivitelere katılmak da depresif belirtileri aza indirgiyor… Ve kendinize zaman ayırın, bir hobi edinin. En önemlisi sevin, doğayı, insanları, hayvanları, yaşamı, okumayı ve en başta kendinizi. Ve çikolata yiyin.

 

Ben bu hastalığın daha çok tembel insanlarda görüldüğüne inanıyorum. Bir de en az iki hafta sürmesi gereken bir durummuş. Yani benim iki hafta zamanım olsa depresyona mı girerim hayatta yapılabilecek o kadar güzel şey varken?

Ne diyelim, Allah sizi depresyondan, erozyondan, tansiyon ve televizyondan korusun.

                

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.