'Eskiden yaptık yine yaparız'

xxx654
Pazar günkü yazımın başlığı, "Vecdi Gönül'ün 'milli devleti' nasıl huzur bulur?" şeklindeydi.
Hatırlarsanız, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, geçenlerde yaptığı bir konuşmada milli devletin, Anadolu'daki gayrimüslimlerin zorla göç ettirilmesi (tehcir) ve nüfus mübadelesi (değiş tokuşu) ile kurulabildiğini söylemişti.
Bu iddianın ardında söyle bir varsayım yer alıyordu: "Milli devlet ancak türdeş ('homojen') bir nüfus yapısıyla kurulabilir. Eğer nüfusu meydana getiren bireyler, mesela dini açıdan birbirine benzemezse, sorun çıkar."
Milli devlet ancak böyle mi kurulur? Hem tarihe baktığımızda, hem de diğer milli devletlerle kıyasladığımızda, bu varsayımın doğru olmadığını görüyoruz. Sürüyle tersine örnek var.
Ancak asıl ele almak istediğim bu değil.
Vecdi Gönül'e kulak verenler, nüfusun türdeşleşmesi halinde milli devletin huzur bulacağını sanır.
Yani mesela "kimlik" açısından temel bir mesele kalmayınca; kavgalar sona erecek. Varsayım bu.
Peki, doğru mu? Hayır!
Madem kimlikten hareket ediyoruz, şöyle bir hayali senaryo düşünün:
* Diyelim ki kimlik konusunda milli devlete sorun çıkaran Kürtleri, Kuzey Irak'a sürdünüz.
* Dini konularda itiraz edip duran Alevilerden de yine benzeri bir yöntemle kurtuldunuz.
Sonuçta kimlik olarak epeyce 'saflaşmış' bir "Sünni Türk" nüfusla baş başa kaldınız.
İşte böyle bir durumda Vecdi Gönül'ün milli devleti huzur bulacak mı? Hayır!
Böyle bir senaryonun gerçekleşmesi halinde dahi huzur bulmayacaklarını, Vecdi Bey gibi düşünenler birkaç ay önce açık biçimde dile getirmişti.
Hatırlayalım: Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Işık Koşaner, görevi teslim alırken yaptığı konuşmada, "post-modern tabaka" adını verdiği ancak kimlikle ilgili olmayan başka bir grubu tehdit olarak gördüklerini belirtmişti. Okuyalım:
"Küresel güçler tarafından kurgulanan ve ülke içi medya, bazı akademik ve sermaye çevreleri ile sivil toplum örgütleri içine yuvalanan post-modern bir tabakanın oluşturduğu propaganda ve etki ağı ulusal birlik, ulusal değerler ve güvenlik parametrelerinin zayıflatılması ve çözülmesi yönündeki gayretlerini sürdürmektedirler."
Gördüğünüz gibi bu zihniyetin bıkıp usanmadan "düşman yaratma" özelliği var. Hıristiyanlar, Yahudiler, Kürtler, Aleviler yetmedi, günümüzde de "postmodern tabaka" adını verdiği sınırları belirsiz bir grubu tehdit olarak işaret ediyor.
Bir vakitler maraza çıkardığını iddia ettiği toplulukları bir punduna getirip temizlese dahi, bir türlü huzur bulmuyor bu zihniyet.
Kuruluş mantığı gereği yeni rakipler, yeni düşmanlar, yeni hainler üretmek zorunda kalıyor.
Dolayısıyla Vecdi Bey'in, niye öyle konuştuğu sorulduğunda, "Mazimizi bilelim, istikbalimize ona göre karar verelim" demesini "eskiden yaptık, yine yaparız" diye okuyoruz ister istemez. Geçmişten feyiz almak işte böyle bir şey!