İstikrar gerekçesiyle temsilde adalet ilkesinin rafa kaldırıldığına daha önce de dikkat çekmiş, yüzde 10 baraj uygulaması ile temsilde adaleti sağlamanın mümkün olmadığını belirterek barajın ya kaldırılması ya da aşağılara çekilmesi gerektiğini belirtmiştim. Bu yöndeki yazılarım her seferinde gönderdikleri mesajlardan iktidar yanlısı olduğu anlaşılan bazılarından tepki gördü. Kimileri bir dönem daha böyle gidilmesi gerektiğini belirtirken, kimileri de barajın indirilmesinin koalisyonlar dönemini geri getireceğini, bunun da siyasette istikrarsızlık anlamına geleceğini belirttiler. Elbette herkesin görüşü kendine göre doğrudur. Ancak, istikrar bahane edilerek adaletsizliğin savunulmasının bana göre tutar yanı yoktur. Bugün istikrar adına adalet rafa kaldırılırsa yarın da ülke çıkarları ya da fikrini beğenmediklerimizin iktidar olması korkusu ile adaletin rafa kaldırılmasından yana tavır konabilir. Bunu geçmişte bu ülke acı bir şekilde hem de çeşitli kereler yaşadı. Koalisyonların istikrarsızlık sebebi olmamasını sağlayacak çözümün bulunduğunu bu köşede birkaç kez yazdım. Bu bakımdan işin o boyutuna tekrar girecek değilim. Ben de tek parti iktidarında koalisyonlara nazaran bir takım düzenlemelerin yapılmasının kolay olduğunu biliyorum. Koalisyon hükumetlerinde yeni bir yasal düzenleme için ille de uzlaşmaya ihtiyaç olduğunu tek parti iktidarında buna gerek olmadığını biliyoruz. Bu kolaylığa bakarak farklı savunmalar da dile getirilebilir. Belki de AK Parti için bir dönem daha isteyen okuyucular bu kolaylığı dikkate alarak barajın düşürülmesine karşı çıkıyorlardır. Ancak, bugün yüzde 10 barajını lehlerine gibi gören partilerin barajın kapakları açıldığında suların altında kalmaları da söz konusudur. Yani yüzde 10 barajı her zaman lehe işlemez. Bu ayrı bir konu.
Gelelim şimdi de Anayasa Mahkemesi'nin her ilin en az iki milletvekili çıkarmasını öngören yasal düzenlemeyi iptal etmesine. Gerekçe daha yazılmamış. Bu bakımdan Anayasa Mahkemesi'nin iptal gerekçesini tam olarak bilmiyoruz. Ancak, CHP'nin "Eşit oy" ilkesini öne sürerek yasanın iptalini istediği biliniyor. Bu isteğe Anayasa Mahkemesi olumlu baktığına göre iptal gerekçesi de bu olabilir diye düşünmek yanlış olmaz.
Aslında temsilde adalet ile eşit oy ilkesi birbirine çok yakındır, birbirinin tamamlayıcısıdır... Denebilir ki seçmenin iradesinin TBMM'ye doğru yansıması anlamına geliyor. Çünkü, yıllardan beri bir ilde 10 bin oya bir milletvekili çıkabilirken bir başka ilde 50 bin oy ancak bir milletvekili çıkarmaya kafi geliyordu. Bu da açık bir haksızlık demekti. Denebilir ki bir yandan baraj sebebiyle bazı partilerin aldığı üç oy bir diğer partinin bir oyuna tekabül edebilirken, seçim sistemi sebebiyle bir ildeki seçmenlerin oyları bir başka ildeki seçmenin oyuna göre çok daha değerli hale geliyordu. Kısacası hem oy verirken hem de verilen oyların TBMM'de temsili söz konusu olduğunda ortaya mevcut seçim sistemine göre ciddi adaletsizlikler çıkıyor. Söz gelimi baraj sebebiyle seçimlerde yüzde 35 oy alan bir partinin TBMM'deki sandalye sayısı yüzde 60'a hatta daha fazlaya tekabül edebilmektedir.
Aynı şekilde bir ilde 10 bin oy bir milletvekili çıkarmaya yeterken bir başka ilde yerine göre 50 bin oy bile milletvekili çıkarmaya yetmeyebiliyor. Bu bakımdan eşit oy ve temsilde adaletin sağlanması için yapılması gereken düzenlemeler partiler arasındaki uzlaşma ile sağlanabilir. Ancak, bu uzlaşmanın sağlanması en azından şimdilik pek mümkün görünmüyor. Bu sebeple de Anayasa Mahkemesi aldığı karar ile en azından eşit oy esasının hayata geçirmeye yardım etmiş oluyor. Ancak, eşit oy uygulaması da temsilde adaletin sağlanmasına kafi gelmeyecektir. İşin özü verilen her oyun gerek milletvekili çıkarmada gerek Parlamento'ya yansımada aynı değerde olmasıdır.