Hayatın içinde yaşarken aslında ne çok şeyin farkında olmadan yaşıyoruz.
Ne kadar da çok eminiz kendimizden. Kimseyi kandırmıyoruz,kırmıyoruz, oyalamıyoruz, meşgul etmiyoruz belki. Belki alenen yapmadık bunların hiçbirisini..
Fakat farkına varmadan kendimizi kandırıyoruz…oyalıyoruz..ve meşgul ediyoruz…
Sanki bir çarkın içerisindeyiz ve devamlı dönüp duruyoruz..Hep bir yetişme telaşı… Ne varsa yaşadığımız hayat denilen bu çarkın içerisinde döne döne alışıyoruz buna…
Hep erteliyor olması gerekenleri…Hatırlarmısınız küçüktük annemiz bizi çağırsa hep birazdan gelirim anne der, az daha oynamaya çalışırdık…Annemiz;Yavrum derslerin dediğinde…Anne ödevimi yarın yaparım derdik..Hep ertelerdik hayatı…. Sonra büyüdük genç olduk…hep ertelemekten yine birşeyler yapamadık.. Ne denilse, hep birazdan yaparım az sonra yaparım dedik durduk..
Hayatta bizim için kıymetli ibadetlerimizi ertelemeyi marifet bilirken, yemeyi içmeyi fani hayatta ne varsa bunları aksatmamayı mesele bildik…Zaman oldu bir bankada 10 dakika kuyruk bekleyemez olduk…Zaman oldu bir çorba 10 dakika ısınsın diye bekleyemez olduk. Dünyasal şeylerde bedenimizi bu kadar düşünürken ruhumuzun ihtiyaçları olan ibadetlerimizi hep erteledik. Bedensel ihtiyaçlar için kendimizi paralarken sabırsızlıklarımız üstüne sabırsızlıklar eklerken asıl ruhumuzun ihtiyaç duyduğu ibadetlerimizi hep erteler olduk…
Hep sonralara sıgındık.. Hep geciktirdik… Hep erteledik.. Sonra huzur dedik niye bu huzur bizim semtimizden geçmiyor diye şikayetlenir olduk… Sonra içimizden bir ses fısıldadı usulca; Bedensel ihtiyaçların için bu kadar sabırsızlıklar gösterirken ibadetlerin gecikince huzurlu oluyor musun…oluyor muyuz?
Gerek yok ki huzursuz olmaya değil mi? Nasıl olsa bir sloganımız var bunun için.”Birazdan yaparım..”
Ne ayetler ne hadisler zaman oluyor fayda vermiyor birazdan yaparım eringenliklerimize…Müslümanın bir günü diğerine eşit olmaması gerekirken…Zamanının kıymetini en iyi Müslümanın bilmesi gerekirken biz hepsine göz yumarak yaşıyor olduk.Ne dedik “Birazdan yaparım”
Müslüman olarak bu birazdan yaparım eringenlikleri bizi hüsrana sürükledi..Oysa ibadetlerimizde yaşanılacak aksaklıklarda ruhumuzun zayıflayacağını hesaba katamadık.
Vakti hep öldürdük..Özlü sözler okuduk güzelmiş dedik yarın oldu unuttuk…Ayetler hadisler birer mücevher gibi hep kıymetli olsada biz hep onları evde sakladık.Kuran-ı Kerim en yüksek raflarda hep toz tuttu.
Nefsimizi güçlendirdik hep…
Gençliğimizde ertelediğimiz sonra yaparım dediklerimiz ile sayısız nimetleri gerilerimizde bıraktık…
İhtiyarladık…dünya telaşı yine hiç bitmedi..Saçlarımızın rengi değişti…Mevkimiz maddi imkanlarımız ne kadar artsada yine biz hep bizi biz yapacak ibadetlerimizi ertelemeyi marifet bildik..
İş güç dedik,stres sıkıntı bahaneleri ederek bize bu kadar rızıklar veren Rabbimizin karşısına çıkmayı geciktirdik.Ömür sermayemiz malum çoktu.Allahın günü bitermi dedik kendimize.. Oysa dünya hayatımız dakik mi dakik. Dünyamızla ilgili hiçbirşeyi ertelemez olduk.
Uhrevî işlere gelince, "Ebedî dünyada kalacak gibi" nazlanıyoruz maalesef! "Hiç kat î senedimiz var mı ki gelecek seneye belki yarına çıkacağız!"Ne bir dakika geri ne bir dakika ileri; ertelenmeyen ölüm zamanı gelince kimse demiyor, diyemiyor: "AZ SONRA!" Daha önce hiç karşılaşmadığımız ve îfâ etmediğimiz gibi aceleci bir tavırla işlemlerin tamamlanıyor. Ertelediğin amellerin, ilimlerin, tövbelerin ile baş başa kalıyorsun! O anda, yepyeni bir nidâ yükseliyor:
"BU FANİ ÖMÜR BİTTİ; AZ ÖNCE!"
1 Mayıs 2013 - ISTANBUL