Cuma gününe hazır olması beklenen iddianamede neler olduğu ortaya çıkmadan, dosyadaki iddialar mahkeme kararıyla kesinleşmeden önümüze gelen her senaryoya inanmamız elbette mümkün değil. Şu aşamada doğru ile yanlışı ayırt etmek de öyle. Ama Ergenekon kapsamında ortaya çıkanlar gerçekten ürkütücü boyutlarda.
Son bomba; şu meşhur Hudson senaryosuyla birebir örtüşen kaos planı. Bombalı saldırılar, suikastler, iç çatışma senaryoları, bunlara ilişkin planlar ve krokiler
Bu planda da Taksim'in bombalanması kararlaştırılmış. Bu planda da bir yargı mensubuna suikast hesaplanmış. Bu benzerlik nasıl olur? Soruşturmayı yürütenler ya da başkaları kafadan senaryo yazmamışlarsa Hudson'daki kaos senaryosuyla Ergenekoncuların kaos senaryosunun bu kadar örtüşmesini nasıl anlayacağız?
Hepimiz hatırlıyoruz. Şiddetli tartışmalara neden olmuştu. Türkiye'nin 22 Temmuz seçimlerine kilitlendiği günlerde, 13 Haziran 2007'de ABD'li neoconlara yakın Hudson Enstitüsü'nde bir beyin fırtınası yapılır. Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu'ya suikast, İstanbul'da onlarca kişinin öleceği PKK saldırıları, Taksim'de elli kişinin ölümüne yol açacak bombalı saldırı Bunların yaşandığı bir Türkiye'de neler olacağı tartışıldı. Kuzey Irak'taki PKK liderleri yakalanırsa bu AK Parti'ye yarar onun için yapılmamalı şeklinde görüşler ele alındı.
Tartışmanın her aşaması Türkiye'de iç çatışma çıkarmaya dönüktü. Olayın kahramanlarından biri daha 2006'da Türkiye'de darbe olacak diyen Zeyno Baran'dı. Nedense o dönemde ABD'deki bütün düşünce kuruluşları Türkiye'de kaos üzerine beyin jimnastiği yapıyorlardı. Bu kaos pazarlamacıları nedense Türkiye'de hep aynı çevrelerle oturup kalkıyordu.
Ergenekon dosyalarından çıktığı söylenen planın da Taksime saldırı gibi sembolik bir yerden başlatılacağı iddiası ile Hudson olayı arasındaki benzerliği hiçe mi saymalıyız? Onlar Anayasa Mahkemesi Başkanı'nı hedef göstermişlerdi burada suikastler Yargıtay Başsavcısı ile başlatılıyor. Başka da bir fark yok. Türk şahin-neocon ittifakı geliyor aklıma yine
Aklıma geliyor da söylemekten çekiniyorum. Bir büyük gazetede liberalizmin erdemleri üzerine yazılar yazan, kendince Türkiye'ye fikir öncülüğü yapan, ABD aleyhine her eleştiriden rahatsızlık duyan kişiye göre bunların hiç biri olmadı. İsim vermeden uçuk, saçma sapan yargılamalarda bulunan, kibir abidesi cümlelerle ahkam kesen büyük düşünüre göre hiçbir güç Türkiye'de hiçbir halt karıştırmıyor.
Neocon diye bir şey yok. Bu insanların bölge ile ilgili hiçbir hesabı yok. Bu çevrelerin Türkiye ile ilgili hiçbir planı yok. Neocon tetikçilerin Türkiye ile ilgili yazıları, AK Parti iktidarını devirmek için yürüttükleri kampanya, aynı kampanyada bu ülkeden işbirlikçileri yok. Biraz daha ileri gitse bu adamlar Irak'ı işgal etmedi diyecek!
Ona göre Türkiye bu dünyada yaşamıyor. Hiçbir ülkenin Türkiye'nin bölgesel pozisyonuyla, yaşadığı iç siyasi gerilimlerle ilgisi yok. Hele ABD'nin hiç yok. İsrail'in zaten olamaz. CIA ve Mossad diye bir şey de yok! Neocon yeni yetmeler İslamofaşist ifadesini kullanmışlar ama önemsizmiş. George Bush'un bu kavramı ne için kullandığını duymamış bile.
Bu ağır düşünce adamının bakışından yola çıkarsak; Türkiye'nin siyasi tarihi de bir yalan. Darbelerle ABD'nin hiçbir ilgisi yok. Türkiye'de, Güneydoğu Anadolu'da yabancı istihbarat teşkilatları hiçbir şey yapmıyor.
Tamam, bir çok şey kurgudur, illüzyondur, bizim gibilerin kafası bu işlere çalışmaz ama onun sıralamasına bakınca biz bu ülkede, bu dünyada yaşamıyoruz diyesi geliyor insanın.
Çünkü ona göre her şey gayet tutarlı, işbirliği içinde, adil, meşru mekanizmalar çerçevesinde yürüyor. Devletlerin meşru sınırların dışında hiçbir hesabı yok. Dünya o kadar düz, her şey o kadar yolunda gidiyor ki, Soğuk Savaş sonrası üretilen bütün kavramlar, İslam, tehdit, Türkiye, Ortadoğu, enerji kavgaları, küresel terör komploları, esir ticareti, gizli ceza evleri, Irak'ta öldürülen bir milyondan fazla insan, İran'la ilgili kriz Bunların hiç biri yok, sadece hayali şeyler. Bunların astroloji kadar değeri yok. Popper, komplo zihin içindeki kurgu demiş. Bu cümleyi biliyor ya, Türkiye'de ve dünyada yaşanan ne kadar berbat şey varsa hepsini birleştirseniz bu cümle kadar değeri yok!
Hani ABD eski Dışişleri Bakanı Colin Powell söylemişti ya; Ilımlı İslam diye, böyle bir şey de yokmuş. O Powell BM Güvenlik Konseyi'nden bütün dünyanın gözlerinin içine bakarak Irak'ın mobil nükleer laboratuarlarını görüntülerle vermişti. Ve yalan olduğunu kendisi itiraf etmişti. Bu da yalan! Nedense hep ABD ile bağlantılı iddialar gündeme gelince hazımsızlık çeker bunlar.
Tamam zihnimizi koruyalım, aşırılıklara kaçmayalım, gençlik heveslerine kapılmayalım Bütün bunları yapalım. Yapalım ama aptal olmayalım.
En önemlisi de; aptal yerine konulmayı içimize sindirmeyelim