Son sekiz aydır tüm dünyayı, gelişmiş - az gelişmiş, fakir- zengin; Asyalı, Avrupalı, Afrikalı, Amerikalı; Müslim, Gayri Müslim… Ayırt etmeksizin tarümar eden Kovit 19 (korona) salgını, gücünü artırarak yayılmaya devam ediyor. Bu acımasız virüs karşısında en güçlü devletler, en gelişmiş üniversiteler, en ileri aşı enstitüleri biçare diz çökmüş bekleyip duruyorlar. Yeni yeni ABD den, Çin’den, Rusya’dan ve Türkiye’den virüse karşı geliştirilmiş aşıdan bahsediliyor. .
Neticede öyle veya böyle, kısa veya uzun vadede bu ve buna benzer virüslere karşı insanoğlu bir çare üretir. Bu açıdan tüm dünya ve ülkemizde yaşayan insanlar umutlarını asla yitirmediler, büyük bir ye'se, azim bir karamsarlığa düşmediler. Çünkü insanlık daha evvelki devirlerde çok daha güçlü veba ve grip(İspanyol gribi) salgınlarını görüp geçirdi. Bundan naşi ülkemiz insanı ”bu da geçer yahu!” diyerek asla karamsarlığa düşmedi, düşmüyor.
Bizim esas derdimiz, 200 yıl önce yakalandığımız ve hala "aşısı" bulunamayan, "ilacı" keşfedilemeyen bir salgın: Kısa adı: “ E. M.”olan, açılımı “Ezik Müstağriplik" salgınıdır. Bu salgının virüsü olan” E.M.” Korona veya grip virüsü gibi boğaza, buruna ve akciğere saldırmıyor. Karaciğere, kalbe, bağırsaklara zarar vermiyor. Ya? Bu “virüs” insanın vücudundaki organlara değil, direk ruha ve düşünce merkezine saldırıyor. Ele geçirdiği gönlü, aklı, zihni, ruhu öyle bir sarsıyorki, mikrobu kapan kişi asla ve asla objektif düşünemiyor, apaçık gerçekleri göremiyor, ayan beyan ortada duran hakikatleri kabullenemiyor.
“Ezik Müstağriplik Mikrobuna” düçar olan insanlarda şu gibi semptomlar/alametler oluşuyor: “kendini ve kendine ait değerleri küçümseme” “batılıların yaptığı her şeyi çok büyük, pek mükemmel, kusursuz; kendi milletinin yaptıklarını ise önemsiz, küçük ve değersiz görme, Batı'nın asla yenilemeyeceğini kabullenme”. Bu “virüsü” kapan “hastalar” da, hastalığın şiddeti tıpkı korona da olduğu gibi, alınan virüsün yoğunluğuna; ruhun, gönlün bağışıklık sisteminin gücüne göre değişiyor. Eğer virüs sadece akla veya sadece zihne bulaşmışsa tedavisi daha kolay olurken, bunların tümüne bulaşmış ve gönüle kadar inmişse tedavisi daha zor oluyor. Bu hallerde oksijen tüpüne bağlanan hasta bazen de entübe oluyor.
Pekiyi kendimizin, yakınlarımızın, tanıdıklarımızın bu virüsü kapıp kapmadığını nasıl anlayacağız? Sosyoloji ve sosyal psikoloji uzmanları (doktorları) bu konuda açık, net, anlaşılır şeyler söylüyorlar: Mesela bir vatandaşımız, sık sık “ gâvurlar yapıyor ya!” “ Bizden adam olmaz kardeşim” “Şimdi Roma’da olmak vardı” “Ah Paris ah! Aşkın, sanatın merkezi sensin!” “Her şey batıda kardeşim, insanlık, medeniyet, düzen, adalet, sanat, hukuk…!” Diyorsa, konuşurken sık sık yabancı kelimeler kullanıyorsa... O vatandaşımız kesin E.M. virüsü kapmış demektir. Virüsün yoğunluğunu ölçmek de kolay; “ Kardeşim bak senin çok övdüğün Batı, Afrika’da, Amerika’da, Ortadoğu’da… Tarihte ve günümüzde birçok katliam yapmış, çoluk çocuk demeden insanları katletmiş, hatta ve hatta I.ve II. Dünya savaşlarında çoğu kendilerinden olmak üzere 50 milyondan fazla cana kıymış...Son Korona mücadelesinde de Avrupa'da yaşlı bakım evlerinde ölenlerin oranını Türkiye'de Huzur Evlerinde yaşayan dedelerimizin ölüm oranları ile kıyaslarsan, Batı'nın pek de insancıl ve hümanist olmadığını görürsün.. Sen bunları bilmiyor musun? “ deyince; “geç kardeşim bu masalları geç” diyorsa” virüs artık tedavi edilemeyecek derecede o vatandaşın gönlünü, zihnini, ruhunu, düşünce kanallarını kaplamıştır, yani mazallah “entübe” olmuştur. Bu soruya , “hakikaten öyle mi ya? Yani Fransızlar Cezayir’de 1 milyona yakın insan öldürdü öyle mi? Avrupa’dan ABD ye giden insanlar, oraların yerli halkları olan Aztek, İnka Maya kavimlerinden hiç kimseyi canlı bırakmadılar öyle mi? Günümüzde Afganistan da, Irak da Suriye'de milyonlarca insan batılılar yüzünden hayatlarını kaybettiler öyle mi:::? " diye cevap veriyorsa, E.M Virüsü sadece gönle girmiş, henüz aklı esir alamamış demektir. Hemen bu hastayı bir” Gönül Hastanesine” yatırıp, " gönül doktorlarına ” teslim etmek gerek. Allah'ın izni ile bu “hastamız” kısa zamanda şifa bulur.
“Ezik Müstağriplik Virüsüne” Yakalanmamak İçin Alınacak Tedbirler
- Ebeveynler çocuklarını doğumdan itibaren İslami geleneklere göre ve fıtrata uygun yetiştirmeli. Ebeveynler evde, devlet eğitim kurumlarında, en başta şu inancı çocukların gönüllerine mutlaka yerleştirmeliler: “ Evladım! Bilesinki her şeyin sahibi ve yaratıcısı Allah’tır. O’nun eşi ve benzeri yoktur. O’nun gücüne, kudretine, ilmine sınır yoktur. O, tüm insanların ve tekmil varlıkların yaratıcısı ve Rabbidir. O’nun izni ve haberi olmadan yaprak bile kıpırdamaz...”
- Ebeveynler evde, devlet okullarda şu hakikati çocukların akıllarına mutlaka nakşetmeliler: “Bak evladım dünya kurulalıdan beri zenginlik, güç, bilimde ileri olma... Sıfatları tek bir millete, tek bir medeniyete has değildir. Bu hasletler asır asır, çağ çağ el değiştirmiştir. Son 300 yıldır zenginlikte, bilimde, siyasi ve askeri alanda Batı liderdir. Tıpkı İslam ve Türklerin 800- 1700 tarihleri arasında lider olduğu gibi. Unutmaki senin ataların Osmanlılar ve Selçuklular 450 seneye yakın dünyayı idare etmişlerdir, hem de adaletle. Müslüman atalarıyın kurduğu Endülüs devleti ise 800 yıl İspanyada o devrin en ileri en medeni en güçlü medeniyetine imza atmışlardır. Bu gerçekleri akılda tutarak şunu bil ki bir medeniyetin “iyi, güzel, ileri…” Olması için sadece zenginliğe, güce ve bilime sahip olması yetmez; bunlarla birlikte adalet, şefkat, merhamet, eşitlik… Gibi ilahi/insani sıfatları da taşıması gerekir. Batı medeniyeti maalesef bu sıfatlardan mahrum bir medeniyettir....."
- "Evladım dünyadaki tüm insanlar Ademin torunu, Allah’ın kuludurlar. Bu bakımdan Müslim, Gayri Müslim, Deist, Ateist tüm insanlar aynı hamurdan/çamurdan yaratılmıştır. Bu sebeple tüm insanlar senin ırkdaşındır. Lakin Her Adem oğlunun içinde hem Kabillik hem Habillik kabiliyeti vardır bunu aklından çıkarma. Bu sebeptendir ki İslam Medeniyeti, İslami Eğitim ile insanın içindeki “Habilliği/iyiliği ” güçlendirmeye "Kabilliği/kötülüğü " ise zayıflatmaya çalışır. Bu gün zenginlikte, bilimde, sporda… Batının ileri olması seni ümitsizliğe sevketmesin. Dün İslam dünyası, ondan önce Roma, Roma’dan önce Mezopotamya, Mısır, Fenike, Hint, Çin, medeniyetleri lider idi. Kim çalışırsa lider, güçlü, önder o olur. Çünkü Allah’ın rahman sıfatı bunu iktiza eder…"
Bu temel üzerine kurulacak eğitim sistemiz ile çocuklarımıza güçten önce adaleti, bencillikten önce paylaşmayı, şiddetten önce merhameti; Dilini, dinini, tarihini tam öğrettikten sonra ön yargıdan ırak k objektif düşünmeyi öğretmeliyiz. Mekteplerimizde flütten önce Ney’i, Gitardan önce Bağlamayı, Resimden önce Hatt’ı , Minyatürü; heykelden önce ebruyu, çiniyi, tezhibi; Mozarttan önce Itriyi, La Fontaine den önce Beydaba’yı, Mevlana’yı, Sadi’yi, Émile Durkheim’ dan önce İbn-i Haldun’u, Shakespeare’den önce Fuzuliyi, Yunus'u, Leonarda Vinci den önce Mimar Sinan'ı, Hipokrattan önce Lokma Hekimi, Romeo ve Jülietten önce leyla ile Mecnunu, Baleden operadan önce Halay'ı, Bar'ı, İskender'den, Sezar’dan, Napolyon’dan önce Mete’yi, Halid b.Velidi, Alparslanı, Fatihi, Yavuzu, Kanuni’yi; 1215 yılında yayımlanan Magna Carta, (insan hakları) dan önce Mekke’de 632 yılında Peygamberimizin verdiği Veda Hutbesini...…Öğretmezsek bu virüs ümmetin ruhunda, milletin gönlünde yaşamaya devam eder. Ve bu virüsün ruhumuzda meydana getirdiği yıpranmadan dolayı, Türk Milli Takımı Konya’da Fransa ile maça çıkarken, milletimizin büyük bir çoğunluğu “kaybedeceğiz”der.
Bu virüsün tesiri ile Arap şeyhleri Filistin’i “Terörist” olarak görürken, İsrail’i “hakları yenmiş millet” olarak tanımaya başlar. Çocuklarımızın, “Roma, Paris, Newyork…” şehirlerinin adlarını duyunca gözlerinde beliren sevinç ve sürur; “ Mekke, Medine, İstanbul, Ankara, Kahire…” deyince yerini küçümsemeye ve alaycı bir gülüşe terk eder. Bu virüse çare bulunmazsa ABD filmlerindeki abartılı sahneleri seyrederken “vay be “ diyen gençliğimiz, Cüneyt Arkın başta olmak üzere Türk film ve dizilerindeki abartılı sahnelere ,”Bu kadar da olmaz ya” der. Çünkü “Ezik Müstağriplik Virüsü” onun gönlünü, aklını ve zihnini normal işleyişten fersah fersah uzaklaştırmıştır.
Rabbim ümmete ve milletimize “E.M ” virüsüne karşı acil Şifalar versin.
Not: Şu gerçeği itiraf etmeliyim: bendeniz de dahil olmak üzere bu virüsten etkilenmeyen insanımız çok az.