Lamı cimi yok, itirazınız varsa çıkın karşıma.
Bir gaflette bulunup “Var” diyen olduysa itirazınız reddedilmiştir.
Dünyada gelmiş geçmiş en kıymetli, en onurlu meslektir öğretmenlik. En fedakâr insanlar öğretmen olurlar. Vicdan meselesidir.
Mesleğe girmeden önceki eğitimleri, çabaları, gayretleri koyun bir kenara.
Hatta mesleğe başladıktan sonra verilen eğitimleri de…
Bu meslek öyle bir alan ki daima kendini geliştirmek isteyen, gecesi gündüzü belli olmayan, sadece okulda değil evde de devam eden bir süreç. Okul dışında da cevaplamanız gerek birçok soru ve mesaj bunlardan değil midir? Amaç bütünlüğü çerçevesinde yapılan azim dolu gayretler hangi meslekte var Allah aşkına?
Hangi öğretmen okula geç gitmeyi düşünebilir ya da gitmemeyi? Düşünün dersi sekizde başlayan öğretmen yedi elli dokuzda mı girer okuluna? Erken gider, geç çıkar, hatta tatil günlerinde bile gelecek günlerin hazırlıklarıyla hem hal olur.
Baktığımız zaman hizmet içi eğitimlere gönülsüz katılanları da hiç görmedim. Sınıf yönetimi bir yana yeni teknolojilere ve gelişmelere ayak uydurmak adına asla düşünmeyeceği işlerin başına geçen, cesaretli olduğu kadar pes etmeyen kişiliği ile hep ön planda. Daima kendini yetiştirme çabasında, ileri görüşlü, sabırlı ve güler yüzlü olmak bilincinde. Çocuklarını kendi çocukları gibi görebilen, kendi çocuklarına ayıramadığı enerjisini ve gücünü öğrencilerine ayıran tek meslek…
Çocuk anlar sevilip sevilmediğini, veli de anlar; aslında bilinçli bir çalışma değildir velinin yaptığı, bakar ve görür. Sevgi saklanabilecek bir şey değildir, gözlerden okunur. Çocuk öğretmenim derken içten gelen bir sedadır onunki. Bazen şaşırıp anne ya da baba diye de seslendiği olur, bilir ki güvendedir. Onu ailesi gibi korumaya çalışan biri vardır yanında.
Velinin -bir zaman şaşırıp- gelecek yıllar için, iyi okul- iyi öğretmen diye sıfatlandırdığı, kulaktan dolma bilgilerle özümsediği arama çalışmaları zamanla hatasını anlamaya yönelik bir geçiş dönemidir. Çünkü hepsinin farklı bir alanda daha üstün olmasına rağmen aslında bütün amaç ve gayretinin eğitim bilinci olduğunu öğrenmesi zaman alır.
Öğretmenliğin hiç bitmeyen bir öğrencilik olduğunu söyleyen Mustafa Kemal Atatürk’ün haklı olduğu inkâr edilemez. “Ben oldum, bitti,” cümlesi bu meslekte geçerli değildir. Daima çalışmak, çalışmak, çalışmak…
Yaşanan bu afetlerden sonra çadırlarda eğitim vermeye çalışan öğretmenlerimizin hakkı ödenir mi bilemiyorum. Hiç birinin bu şartlarda dahi gocunduğunu, gitmesem diye düşündüğünü sanmıyorum.
Onların gözlerindeki sevgidir sizi ayakta tutan, çocuk ruhunuzu dinamikleştiren, hayatı sevdiren…
Dünyaya yeniden gelsem yine bu mesleği seçerdim. Bence işini severek yapan tüm meslektaşlarım da aynı duyguların esiri.
Tüm öğretmenlerimize sevgi ve muhabbetlerimi gönderiyorum, gurur duyuyorum, bu onurlu meslekte olduğum için kendimi şanslı hissediyorum.