Çocukluk günlerimden hatırlayabildiğim teravih namazlarında bugünlere göre daha fazla ilahi ve kaside okunurdu. İlk 15 günde “merhaba” ile başlayan, ikinci 15 günde ise “elveda” ile başlayan ilahi ve kasideler dinlerdik. Ramazanın son günlerinde “elveda” ile başlayan ilahi ve kasideler ağırlık kazanırdı ki, ayrılığın başladığını yüreğimizde hisseder, bir sonraki Ramazan’a kavuşturması için Rabbimize niyaz ederdik.
Bugün Ramazanın son günü. Çoğu vatandaşımız geçtiğimiz Cuma gününden itibaren bayram ve tatil havasına girdi bile.. Nice bayramlara sağlıkla ve afiyetle kavuşmanızı dilerim.
Ramazanda nezih, mütevazı ve maneviyatı yüksek iftar sofralarında dost ve kardeşlerle iftar sevincini paylaştık. Allah, nice yıllar sevdiklerimizle beraber aynı sofrada ve büyük sevinçleri paylaşabileceğimiz Ramazanlar ve iftarlar ihsan eylesin.
Bu yılki iftarlardan ikisi..
Medya Platformu Derneği’nden dostlar günler öncesinden iftar programlarına davet ettiler. Kısa mesaj, telefon ve elektronik posta yoluyla da davetlerini teyit ettiler. Deniz Feneri Derneği’nin Esenler Kültür Merkezi’nde dört gün boyunca ihtiyaç sahiplerini ağırladığı iftarların bir kısmında ev sahipliği yapmamız gerekiyordu. Onlardan sonuncusunda dernekten başka arkadaşlar nöbeti devralır ben de davete icabet ederim diye düşündüm. Medya Platformu’ndan dostlara, “İftarınıza geleceğim inşallah” diye bilgi verdim. Günlerce gideceğim günü sayıkladım, o günle ilgili teklifleri geri çevirdim.
Vakit geldi. Marmaray’ın Kazlıçeşme durağından binip Vezneciler durağında indim. Vaktim vardı, parkta oturdum, etrafı seyrettim, çevreyi ve kendimi dinledim. Ezana yarım saat kala Gazanfer Ağa Medresesi’nin kapısından içeri girdim. Avluda karşıma çıkan misafirlerin birkaçı hariç hepsi çok gençti. Beni güler yüzle, nezaketle karşıladılar. “Hoş geldiniz ağabey” dedi bazısı, kimisi “hocam” dedi.
Çevrede Medya Platformu’ndan bir tek kişi göremeyince bir karışıklık olduğunu anladım. İlerde “Genç İftarı” pankartını gördüm. Meğer Genç Dergi’nin geleneksel iftarı varmış o gün. Gençlerin lideri, “Hocam siz bugün bizim misafirimizsiniz buyurun” diyerek yer gösterdi. Biraz sonra da yıllardır gıyaben takip ettiğim ve Galip Kapusuz’dan epeyce dinlediğim Asım Gültekin geldi. Onunla uzun uzun hasbihal ettik. O da ağabeyi aracılığıyla çok erken yaşlarda İslam Mecmuası’nı takip etmeye başlamış. Bizim ismimize aşina..
Medya Platformu’nun iftarı bir gün sonra imiş. Ben daveti aldığım ilk gün hafızama tarihi yanlış kaydetmişim. Kendimden çok emin olduğum için de davet sahiplerinden gelen elektronik davetiyeyi kontrol etme gereği duymadım.
Bu tatlı karışıklık olmasaydı sevgili Asım Gültekin’le yüz yüze görüşmek için kimbilir daha ne kadar bekleyecektik, nazik ev sahiplerimizle tanışamamış olacaktık. “Olanda hayır vardır” deyip geçtim.
Bir gün sonra Bursa Orhaneli’nin Karaoğlanlar Köyünde gerçekleştirdiğimiz iftarı günler öncesinden organize ettiğimiz için Medya Platformu’ndaki dostlarımızla bir araya gelemedik.
…
Deniz Feneri’nin bu yılki son iftarını, gönüllümüz Gülsüm Kıratlı Hanımın teklifiyle organize ettik. Büyükçekmece Kamiloba Emekli Hâkim Kıdemli Albay Hidayet Özcan Camii’nin ve Ayşe Erkan Kur’an Kursu’nun yaz Kur’an Kursu’na giden 150 öğrenciyi iftarda bir araya getirdik. Caminin imam hatibi Erzincanlı Avni Bingöl hocamız ve mahalle sakini Ardahanlı Adnan Bey bizlere ev sahipliği yaptılar. Deniz Feneri’nin genç gönüllüleri Sefa Tıraş, Taha Akkavak ve psikolog Bahar Hanım sofranın hazırlanması için kolları sıvadılar.
Biz iftara, Deniz Feneri’nin Ramazan Ağabeyi İbrahim Uğurlu ve eski personelimiz Cevad Yavuz beylerle birlikte iştirak ettik.
Ezanın okunmasına dakikalar kala bir minibüs geldi. İçinden kırklı yaşlarda bir beyefendi indi. “İftar mı var, sıra çok mu bizde sıraya girsek mi?” diye sordu. Çok tedirgin ve telaşlı görünüyordu. “Öğrencilerle iftar yapacağız ama yerimiz var, buyurun” dedim. “Yola çıkıyoruz, yetişemeyiz. Ben şuradan birkaç parça ekmek alsam yeter” dedi. Sofraya oturması için ısrarımızı sürdürdük. Birkaç parça ekmek alıp arabaya gitti ama o arada ezan okunmaya başladı.
Az sonra arabadan yaşlı bir amca, yaşlı bir teyze, iki delikanlı ve kırklı yaşlardaki adam inip sofraya geldiler. İftar bitti. Çok teşekkür ettiler, dua ettiler. “Yolculuğunuz ne tarafa?” diye sordum bizimle ilk muhatap olan adama. “Biz bir hasta ziyaretine gidiyoruz. Yanlış caminin yakınına gelmişiz. İlerde bir mahalle varmış, oradaki bir caminin yakınında buluşacaktık. Yanlışlığı fark ettiğimizde arkadaşımızın telefonuna ulaşamadık.. Az önce konuştum, şimdi bizi bekliyorlar” dedi.
“Kısmetiniz buradaymış, bir yere gidemediniz. Afiyet olsun, Allah kabul etsin” dedik.
recep.kocakk@gmail.com