Şimdilerde çocuklar pek saklambaç oynamıyorlar. Artık futbol, ya da bilgisayar çağında pc başında bilgisayar oyunları oynuyorlar.
Elma dersem çık, armut dersem çıkma.
Bu slogan benim çocukluğumun saklambaç oyununda kullandığımız slogandı.
Türkiye, ciddi bir süreçten geçiyor. Derin güçler Demokrasiyi henüz özümseyememiş.
Ama çabalar var.
Demokrasiyi içine sindiremeyenler olsa da bu süreç devam edecek.
Cumhurun tavrını, kararlarını, inançlarını hazmedemeyenler var. Cumhuriyete rağmen.
Ama süreç devam ediyor. Ben kendi adıma ümitsiz değilim. Sancılı da olsa sistem oturacak.
Oturmak zorunda.
29 Ekim Cumhuriyetin bayramı idi. Çatlak seslere, patlayan bombalara, statükoculara, darbe özenticilerine rağmen.
Evet, Cumhuriyetin yılmaz bekçileri bu bayramda da gaf yaptılar.
Yayınladıkları gizli emirlerle “pes yani “ dedirtmeye yettiler.
Anlaşılan o ki 28 Şubat süreci gizliden gizliye devam ediyor. Ettirilmek isteniyor.
Gizli talimatlar devrede.
Neymiş o talimatlar;
“29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonunda; Karşılamada bulunacak protokolün eşleri tesettürlü ise askeri personel programa katılmayacak. Eşler tesettürsüz ise salona girilecek ancak resepsiyon esnasında tesettürlü bayanlar görüldüğü takdirde süratle ve fark ettirmeden resepsiyon terk edilecektir”
Demek darbe planları boş değilmiş. Hala insani değerlere sabır ve tahammül yokmuş.
Hala şehitlik makamlarının içi boş, anlamı hoşmuş.
Başkomutanın emrine itaatsizlik “Cumhuriyetin yılmaz bekçilerinin” gizli işiymiş.
Yeni Genelkurmay Başkanı görevine başladığında sakin mesajlarından galiba artık askerler asli görevlerine dönecek ve meselelere yoğunlaşacaklar diye düşünmüştük. Hatta toplum olarak böyle iyimser bir hava hasıl olmuş gibiydi.
Ama anlaşılan o ki… Boş ümitler beslemişiz.
Daha göreve başlar başlamaz, eşit süre askerlik, askere ihtiyacımız var gibi talepler statükonun devamı için yeter sayıda askeri elinde tutma gayretleri imiş.
Profesyonel askerliğe neden soğuk bakıldığının ardında aslında bunu sorgulamak lazım.
12 Eylül sabahını çok iyi hatırlıyorum. Tüm sokaklar tutulmuş silah tutmasını bilmeyen askerler bile bir köşe başının tutulmasında görevlendirilmişlerdi.
Demek ki amaç bir darbe yapılırsa tüm sokakları asker kontrolünde tutabilmek.
Yoksa 230.000 hizmet eri varken hala askere ihtiyaç var denmesinin başka bir izahı olmamalı.
Yani işi vatan savunması olan askerin protokolde kim başörtülü kim başı açık çok mu umurunda?!
27 senedir terörü bitiremiyor ve kendini sorumlu tutmuyor, hala protokolde kriz çıkarmanın formülünü arıyorsa artık bu işi siyasi formülle çözmenin zamanı gelmiştir.
Askerler kendi işlerini yapmıyorlarsa siyasi irade gerekeni yapmalı ve çözümleri masaya yatırmalıdır.
Siyasetle uğraşan komutanları fazla tutmayıp siyasetle ilgilenmelerine acilen müsaade edilmelidir.
Ahmet TÜRKAN - HABERNAME