-Yaşanmış bir hikaye-
“Dikkat dikkat, muhterem mahalle sakinleri, sayın başkanımız, vatandaşlarının ellerini evlerinde sıkmak için kapı kapı dolaşmaktadır. Bugün piyango sizin mahalleye vurmuştur, başkana elini sıktırmak isteyen mahalle sakinlerimize önemle duyurulur!…”
*
-Evladım, çamaşır sucu mu geldi, ne satıyor o, öyle?!...
-Yok yok, Mehmet amca, sayın başkanımız sizin elinizi sıkacakmış!...
- Elimizi mi sıkacakmış, neden sıkacakmış evladım,!…
-Sizinle sıcak ilişkiler kurmak için Mehmet amca!...
-Allah Allah!... Hani nerde, hangisi başkan şimdi bunların!...
-Aha şu ortada yürüyen var ya!...
-Göremedim oğlum, şu hareket eden “çuval” mı yoksa?!...
-Ne çuvalı Mehmet amca, çuval yürür mü hiç?!...
-E evladım, çuval gibi yuvarlanıyor işte!...
-Birazdan sana da gelecek Mehmet amca, misafir edecek misin başkanı?!...
-Yok evladım yok, seçimler öncesinde sokağın başına gelmişti konuşmak için, yorgunluk bıkkınlık demedim zar zor gidip dinlemiştim bi defasında, yeter artık çekemem teranelerini, kalsın!... Hem, söyleyin ona; öyle kapı kapı dolaşıp bizim elimizi sıkacağına, gitsin de çöplerimizi toplasın.Bak çöp kokusundan burnumuzun direkleri sızlıyor!...
*
-Bu ses ne çocuğum, kapıya “domatesçi” mi geldi?!...
-Yok Ninem, başkan o başkan!...
-Ne başkanı torun?!...
-Yaa, hani 5 yılda bir seçim yapılıyor, babam da koluna girip seni sandığa götürüyor ya hani?
-Eee…
-Hani yolumuzu çamurdan, çerden çöpden kurtarsın, sokağımızı ışıklandırsın, çevremizi düzenlesin diye şuna oy ver, buna diyor ya sana?!
-Heee…E ne istiyomuş…Oy mu istiyo yoksa gene?!...
-Yok Ninem yok, oy istemiyor, halini hatırını soracakmış, elini öpecekmiş şimdi de?!...
-Ne eli, ne öpmesi çocuğum, bayram değil seyran değil!...Dalga mı geçiyon sen benimle bakim, “ocağı sönmiyesice” çocuk seni?!...
-Dalga geçer miyim ben seninle tonton Ninem, gerçekten söylüyom bak!...
-Hele göster bakim şu adam olmazı, hangisi bu adamlardan şimdi başkan?!...
-Bak, bak şu soluk kırmızı “kravatı göbeğinde” olan var ya, o işte nine!...
-Hangisi, şu mu?...Evladım bu “Nasreddin hocanın kavuğu” gibi? Ortada “kavuk” var kendi yok. Biz buna mı oy vermişiz, biz buna mı güvenmişiz aboooo, bu kendini götüremiyo evladım, bu koskocaman şehri nasıl götürecek, vah vah vaaahhh!...
-Açalım mı kapıyı, misafir edelim mi Nine, ne diyosun?
-Yok çocuğum yok, söyle ona hiç zahmet etmesin, bi defasında babana kanıp ona oy verdim, aydan aya emekli maaşımı almaya giderken bozuk kaldırımda düştüm de az daha ayağım kırılıyazdı!...O gitsin kendi “akraba-i talukatının” elini öpsün!...Bi daha oy moy yok ona, aman uzak olsun!..
*
-Mahallemize hoş geldin başkan…
-Sağol hemşerim, hoş bulduk, eksik olma…
-Niye zahmet ettin ya başkan, taa buralara kadar!..
-Ne zahmeti dostum, görevimiz!...
-Ya başkan ben bişey sölim mi sana, bu insanlar anlamaz böyle şeylerden, böyle “ince fikirlilikten”…Cilalı sözlerden, el sıkmalardan… “El-yüz-etek” öpmelerden falan anlamazlar!…Sen boşuna yoruluyorsun!...
-Peki neden anlarlar o zaman?!...
-Bak başkan bu insanlar var ya, neden anlarlar biliyormusun, önce adam gibi adam olmaktan verdiği sözü tutmaktan, yalan konuşmamaktan, dost-arkadaş satmamaktan, vefadan, yolunun, kaldırımının yapılmasından, sokağının çöpden, çamurdan kurtulmasından, çocuklarının oynayacağı modern park-bahçelerden, pazaryerlerinden, 21. yüzyıl içinde yaşadıklarının farkına varmaktan kısaca oylarının karşılığını, el sıkıp surat öpmekle değil, hizmet olarak almaktan, anlarlar…Bilirler!...
Anlamazlar öyle, senin gibi tantanadan, şamatadan, entrikadan, takladan, hinlikten, cinlikten!...
Bilmem anlatabildim mi?!...
!.......
*
Gerçi bu saatten sonra değil ellerini sıkmak, “ayaklarını öpsen” yemez!...
Boş yere gezinip durma buralarda…
Boş yere dil döküp, terleme, üşütürsün!..
Sana artık ekmek yok buralardan bilesin!...