Bizim usulümüz, bizim metodumuz önce 'tesbit ve teşhis', ondan sonra 'çare, çözüm ve tedavi' metodudur. Bu metoda göre baktığımızda açıkça görülüyor ki: Türkiye'nin 'acilen çözüm bekleyen' dört ana sorunu vardır... Türkiye'nin 'komalık hasta' seviyesinde dört temel sorunu vardır... Türkiye'nin sadece 'kriz' değil, 'tufan' seviyesinde dört sorunu vardır...
Bu sorunlardan ikisi 'sosyal sorun', ikisi de 'ekonomik sorun'dur.
"Sosyal sorunlar" çözülmeden "ekonomik sorunlar" çözülemez...
Öyleyse, önce sosyal sorunlarımızın teşhis ve tedavisi üzerinde duralım.
Sosyal sorunlarımızı çözdükten sonra, ekonomik sorunlarımızı çözüme kavuşturalım.
Bize göre bir numaralı sorun basın/medya sorunudur.
Diğer sorunlardan önce "millî" olmayan medya/basın sorunu çözülmelidir.
Önce tesbit ve teşhis: Sömürü sermayesine bağlı ve de bağımlı şirret ve millî olmayan basın/medya var oldukça, onun karşısında "Millî Medya/Basın" oluşturulmadıkça, devletimize ve milletimize yararlı hiçbir yenilik, açılım ve reform yapılamaz. Bir yenilik ve açılım yapmak istediğiniz zaman; dışarıdan veya onların içimizdeki çıkarcıları tarafından düğmeye basılır ve o yenilik, o açılım orada kalır. Medya sömürü sermayesi tarafından güçlendirilmiş ve kutsallaştırılmıştır. Yazarlara olağanüstü refah sağlanmış ve sermayeye esir edilmişler, iç sermaye de dış sermaye ve sömürüye esir edilmiştir. İktidarlar sık sık değiştiği için yazarlar iktidardan değil de, dışa bağımlı sermayeden korkmaktadır.
Çözüm/tedavi basittir: Daha önce 'Medya Kooperatifleri' çözümünü defalarca yazdık. Ayrıca, Türkiye'de yüz kişilik yazar kadrosu oluşturulmalı, bu kadroya milletvekillerine sağlanan imkanlar sağlanmalı, bu kadrolar siyasi partilere tahsis edilmeli, siyasi partiler bu kadrolara atama yapabilmeli ve alabilmelidir. Bunlar yazılarını istedikleri basın organında yazabilmeli, istedikleri medya organında konuşabilmeli, maaşlarını da devletten alabilmelidir. Millete bağlı bağımsız 'Millî Medya/Basın" böyle oluşur.
İkinci ana sorunumuz yargı/adalet sorunudur ve "Adalet yönetimin temeli"dir.
Tesbit ve teşhis: Türkiye'de hakimler baskı altındadır; Yargıtay'ın baskısı altındadır, terfileri Yargıtay'ın tasdik ettiği mahkeme kararları ile yapılmaktadır. HSYK'nun baskısı altındadır; hakimler bunların izni ile cezalandırılmaktadır. Adalet Bakanı'nın, dolayısıyla Hükümet'in baskısı altındadır. Bütçedeki yargı faslını hükümet ayarlamakta, tayinler Adalet Bakanlığı'nca yapılmaktadır. Hakimler ayrıca savcıların baskısı altındadır; savcılar hakimlerin masasında ve seviyesinde oturmakta, onlarla eşitlik içinde bulunmaktadır! Ayrıca hakimler rüşvet mafyası, terör mafyası, geçim sıkıntısı ve şirret basının tehdidindedir.
Çözüm ve tedavi olarak; soruşturma, bilirkişi, savunma ve hakemler yüksek kurulları oluşturulmalıdır. Bu kurullara siyasi partiler aldıkları her yüzde 5 oy için birer ilim adamı atamalı, partiler oyları birbirlerine kullandırabilmelidir. Örnek olarak, 'Hakemler Yüksek Kurulu' her ilçeye yirmiye yakın hakem atamalı. Bu hakemler avukat olabilir. Bunların maaşlarını devlet vermeli. Hakemlerden birini bir taraf, diğerini diğer taraf seçmeli, baş hakemi hakemler seçmeli; bunların verdiği kararlar kesin olmalıdır. Hakemlerin aleyhine verdikleri kararlardan dolayı yine hakemlerin nezdinde dava açılabilmeli, hakemler mahkum olurlarsa hakemliklerine son verilmeli ve mağduriyet devlet bütçesinden giderilmelidir. Haksız da olsa davayı kazanan kazanmış olmalıdır. Hakimler yalnız davaların yürütülmesini ve tescilini sağlamalı, karar alma yetkileri olmamalıdır. Böylece adalet ve yargı reformu gerçekleşir, yargımız yansız, bağımsız, saygın ve etkin hâle gelir, gerçek adalet sağlanır.
Sosyal sorunlarımızın tesbit, teşhis, tedavi ve çözümünden sonra ekonomik sorunlarımızın tesbit, teşhis, tedavi ve çözümü bundan sonraki yazımızın konusudur.