Bir "belediye"nin temel görevlerinden biri de, halka "ucuz, sağlıklı, güvence içinde 'EKMEK' ve diğer gıdaları" temin etmek veya bunların temin edileceği şartları hazırlamaktır. Belediyeler gıda, giyim, barınma/ev, ulaşım, haberleşme, eğitim, sağlık ve sair hizmetlerin en iyisini sağlamada vatandaşa hizmet veremiyorlarsa, o zaman niye varlar ki?!. Bizim "Adil (Ekonomik) Düzen"e göre yerel yönetimler, yerinden yönetim yani "bucak yönetimi" ve ona bağlı olarak il ve ülke yönetimi çalışmalarımız incelenirse, "mesele" daha iyi anlaşılacaktır. Yaşı veya ruhu genç olanlar; bu çalışmalar için daha ne bekliyorsunuz?!.
Bu girizgahtan sonra, biz yine "ekmek" meselemize dönelim. Yukarıda anlattığım üzere, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere, bunun bilincinde olan belediyelerce "Halk Ekmek Fabrikaları" ekmekleri çıkarılmaktadır. Belediyenin böyle ekmekle ilgilenmesi doğru ise de bu şekilde işletme/ler olması çok yanlıştır. Deveye 'sırtın eğri' demişler. O da 'nerem doğru ki' demiş. Belediyelerin hangi yaptığı iş doğru ki o işi doğru olsun.
Ancak, bu zihniyetle ve bu "zalim düzen"de belediyelerimiz de bundan başkasını yapamazlar. Siyasetimizin, devletimizin, hükümetlerimizin, belediyelerimizin, velhasıl "yerel yönetimler" de dahil her şeyimizin düzelmesi için "Adil (Ekonomik) Düzen" şarttır; tek çözüm modeli, "zalim düzen"in tek alternatif modeli "Adil (Ekonomik) Düzen"dir.
İstanbul'dan örnek verelim. İstanbul'da kırk belediye var. Adil Düzen Çalışanları olarak kendilerine baş vuruyoruz ve onlara diyoruz ki; halkımıza "sağlıklı, ucuz ve güvenceli ekmek" temin etmek istiyoruz. Siz bizi destekleyin. Bedavadan yani karşılıksız bir şey istemiyoruz. Bu hizmeti gerçekleştirmek için halk olarak örgütleniyoruz, bir kooperatif kuruyoruz; belediyemize de, 'kooperatifimize ortak olun, bize her mahallede bir fırın açacak yeri ortak olarak koyun' diyoruz; sonunda ekmek başına ne istiyorsanız onu 'kira' olarak alın.
İstanbul dememe bakmayın, her nerde yaşıyorsanız, siz de bunu şehrinizde düşünün.
Belediyenin, -bugüne kadar halkımıza hep yaptığı üzere,- bu teşebbüse engel çıkarmak bir yana; çalışmalarıyla, katkılarıyla, hizmetleriyle "bu 'halk' yani 'kooperatif' teşebbüsüne" 5 bin metrekarelik bir alan/arsa/arazi oluşturuyoruz. Arazi kamudan veya özel mülkten tedarik ediliyor. Bu beş bin metrenin en alt bodrum katını garaj/otopark/sığınak yapacağız, ikinci katını depo olarak kullanacağız, en üst bodruma da bir mahalleye yetecek kadar fırın alanları ve fırıncılar yerleştireceğiz. Bu fırıncıların sayısı yeteri kadar olacaktır.
Bu 5 bin metrekarenin en üstü "yeşil alan" yani "park" olacaktır, sadece bin metrekaresinde inşaat yapacağız. Zemin katta bürolar olacaktır. Ondan sonra gelen on katta daireler olacaktır. Her katta on iki daire/ev olacak, iki dairesi de çok amaçlı ortak kullanım yani sosyal amaçlı (kütüphane, mescit, misafirhane, revir vs.) olacaktır. En üst çatı katı ise tüm yüz dairenin sosyal alanı olacak ve çatı da yeşil alan yapılacaktır.
Sonuç: 5 bin metrekarenin tamamı "yeşil alan" oldu; belediyelere, belediyecilere, halkımıza, ailelere, emeklilere, yaşlılara ve önemlisi çocuklarımıza müjdeler olsun!
***
Daha başka önemli teknik detaylar var ama burada onları yazmayacağım. Bu yüz dairelik apartman bir "site"dir, yani Anadolu'daki bir "köy" kadardır. Fırınımızın yeteri kadar çalışanı vardır. Fırın çalışanları, belli büyüklükteki mahalleye "sağlıklı, ucuz ve güvenceli ekmek" pişireceklerdir. Fırınlar ekmekleri ağırlıklarına göre standart olarak çıkaracaklardır. 25, 50, 100, 200, 400, 800 ve 1600 gramlık ekmekler çıkarabilirler. Ekmeklerinin vasfına, malzemesine, kalitesine yani nasıl ekmek çıkaracaklarına kendileri karar verirler ve semt yönetimine yani kooperatife bildirirler. Kooperatifin "güvenceli kontrolörleri" vardır, çıkan ekmeklerin fırınların kendi talimatlarına uyup uymadığını kontrol ederler. Fırıncılar fiyatları kendileri koyarlar, kooperatif yönetimi sadece taahhüt ettikleri ekmeği sunup sunmadıklarını denetler. Dağıtım kooperatifçe yapılır. (Devamı var)