EKMEĞİN BEDELİNİ ÖDEMEYE HAZIRMISINIZ?
Tarihteki en büyük 3 imparatorluk hangileri biliyor musunuz?
Bilmiyorsanız ben söyleyeyim. En fazla yaşayan, tarihe damgasını vuran imparatorlukları
1.Çin imparatorluğu ( MÖ. den önce bile vardı. Birkaç bin yıllık ömrüyle ) 2. Bizans imparatorluğu ( Osmanlı imparatorluğu kurulana kadar bin yıl ve birkaç asırlık ömrüyle ) 3. Osmanlı imparatorluğu ( düz hesapla 7 asır varlığını koruyabilmiş. )
Ben size dünyanın en uzun yaşayan Çin imparatorluğundan bir hikâye anlatacağım.
Rivayet bu ya zamanın Çin hükümdarlarından birisi imparatorluğundaki bütün bilim adamlarını, sanatla uğraşanları, savaş komutanlarını ve eğitim uzmanlarını sarayına çağırmış. Onlara şöyle buyurmuş “ İmparatorluğumuzu çağlar boyu yaşayacak, yaşatacak şekilde, başarının sırrını benim için araştıracaksınız ve bunu halkımıza yayacaksınız” demiş ve onlara süre vermiş. Bilim adamları, sanatçılar, komutanlar ve eğitim uzmanları bir araya gelmişler. 1 yıl boyunca araştırdıktan sonra önlerinde 100 ciltlik devasa ansiklopedik bir eserle imparator sunmuşlar, şöyle bir bakmış halkım okumaz deyip geri göndermiş. Bu araştırmayı elli cilt, hayır demiş imparator, yirmi beş cilt, on cilt falan derken hep geri göndermiş imparator. En sonunda heyet başarımızın sırrını 1 cümleye sığdırdık. Halkımızın okumasına gerek yoktur. Kulaktan kulağa aktarılacak kadar basit hale getirilmiştir” demişler. İmparator merak etmiş. “Diyin o zaman demiş”
“Halkımızı ve imparatorluğu çağlar boyu yaşatacak, başarıya götürecek öz bu cümledir”
“BEDAVAYA EKMEK YOKTUR.”
Gerçekten dedikleri gibi olmuş, Çin İmparatorluğu bitmiş ama Çin devleti hala var olmakta. Ama bu sırrı kavrayamayan devletler tarihteki yerlerini çoktan almışlar.
Günümüz insanın başlıca iki probleminden birisi tembellik değil mi? Bir tarla bostan yan gel Osman deyimi çok meşhur deyimdir. Rahatına düşkün insanlar için kullanılır.
Bir yerde okumuştum ve gördüğüm kadarı ile insanımızın iki hasleti her iki hayatına da etki ederek tüm olumlu veya olumsuz sonuçları doğuruyor.
Bir tembelliğimiz, diğeri de kendimiz dışında davranmamız yani taktığımız maskelerin ardına saklanarak bitirdiğimiz ömrümüz. Bu iki açmazımıza çare bulursak ya da en azından üzerinde çalışırsak hayatımızı daha yaşanır hale getirebiliriz.
Osmanlı da lale devri diye bir devri bu yüzden yaşamamış mıdır? Zenginlik ve refah sonucu yönetim de halk ta rahatlığın çizgilerini aşıp sınır ötesi bir hayatın parçası haline gelmemişler mi?
Arkasından gelen çöküş rehavetin hayatı kaplamasından kaynaklanan durgunluğun neticesi olmamış mı?
İkinci ve beklide en önemlilerinden biri olan ve biz insanları tüm benliğimizle işgal etmiş olumsuz veya nahoş hasletlerimizden birisi de olduğumuz gibi görünmememiz değil mi?
Taktığımız ve asla çıkarmadığımız bizimle kabir arkadaşlığı bile yapan maskelerimiz değil mi? Böyle olunca kendi kişiliğimizi yitirip başkası olarak yaşıyoruz.
OLDUĞUNUZ GİBİ OLUN
Bilim adamlarına göre arılar uçamaz, uçmaması gerekir. Çünkü arıların kanatları gövdelerini ve özellikle o dev gibi vücutlarını kaldıracak güçte değildir. Vücutlarına göre orantı yapıldığında bütün gövdesini kaldıracak, daha da önemlisi uçurabilecek ve manevra yaptırabilecek yetiye sahip değildir. Siz etrafta uçamayan arı görüyor musunuz? Ya da benim uçmam imkânsız en iyisi ben uçmayayım diyen, bir kenarda duran ve ağlayan arı görüyor musunuz?
Ama açıklaması çok kolay söyleyivereyim. Problem ARILARDA. Evet, yanlış duymadınız problem ARILARDA. Arılara hiç kimse “sizin uçamamanız gerek” dememiş ve arılarda uçamayacaklarını bilmedikleri için uçmaya devam ediyor. İnanın bunu bilseler hiçbiri uçamaz.
Sizde arılar gibi bildiğiniz gibi davranın, OLDUĞUNUZ GİBİ OLUN.
Vesselam. Kalın sağlıcakla.