İlköğretim, eğitimin temelini oluşturur. Çocuk anasınıfından itibaren şekillenmeye başlar. Temel sağlam atılırsa daha sonraki yıllarda iyi geçer. Ama temel sağlam olmazsa temeldeki yanlışları düzeltmek hem zaman alır hem de zordur.
18. Milli Eğitim Şurası'nda alınan bazı kararlar yıllardan beri hissedilen eksiklerin yeniden sıralanması niteliğinde olmuş. Söz gelimi birleştirilmiş sınıflara artık son verilmesi istenmiş. Bu arada ilk öğretimin ilk beş yılı- aslında buna anasınıfı ile birlikte 6 demek daha doğru olur- ile ikinci 3 yıllık bölümün mekanlarının ayrılması tavsiye edilmiş. Bir bakıma eskiden olduğu gibi ilk beş yıl ilkokul, daha sonraki 3 yıl ise ortaokul olacak. Bu ad verilecek mi şimdiden kestirmek mümkün değil ama mekanların ayrılması böyle bir adlandırmayı da ister istemez gündeme getirecektir. Bana göre Şura'nın tavsiye kararının hayata geçirilmesi isabetli olur. Çünkü, 6 yaşındaki anasınıfı öğrencisi ile 13-14, hatta 15 yaşındaki çocukların aynı mekanı paylaşması sakıncalıydı. Özellikle eski ifadesiyle ilkokuldan sonra gidilen ortaokul çocukların hayatında önemli değişikliklerin olduğu sınıflardır. Özellikle büluğ dönemi bu yaşlarda başlar ve bu yaşın çocukları itirazcı, huysuz birazda kavgacı olurlar. Halbuki 6 yaşındaki çocuk tamamen öğretmenine bağlıdır. Kısacası çocuk ile yetişkinlerin yan yana okutulmasının psikoloji ve sosyolojik bakımdan da sıkıntıları vardır.
Bu arada birleştirilmiş sınıf uygulaması ile ikili eğitim sisteminin terk edilmesi de Milli Eğitim Şurası'nda tavsiye edilmiş. Doğru bir tespit ve karar olmakla birlikte bu tespitler 30-40 yıldan beri ifade edilmesine rağmen bir türlü uygulama imkanı bulamamıştır. Sadece özel okullarda bu tür uygulamalar geride kalmıştır. Devlet okullarında Ankara ve İstanbul gibi büyükşehirlerimizde bile ikili eğitim hâlâ sürmektedir. Birleştirilmiş sınıf uygulaması kırsal kesimde kalmış olmakla birlikte maalesef kaldırılabilmiş değildir. Elbette birleştirilmiş sınıf uygulaması ile ikili eğitim konusunda bir takım sebepler sıralamak mümkündür. Söz gelimi bazı köylerde göçler sebebiyle öğrenci sayısının azalması birleştirilmiş sınıf uygulamasına gerekçe olabilir. Bunun ötesinde öğretmen yetersizliği de sayılabilir. Bir köyde sadece 25-30 öğrenci varsa bunlar için 5 sınıf açmak külfetli görülüyorsa bu zihniyetin değiştirilmesi gerekir. Ya da 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim ile birlikte hayata geçirilen taşımalı eğitim bu noktada da devreye sokulabilir.
Bundan 38 yıl önce öğretmenliğe müracaat ettiğimde tayinim o zamanlar Ankara'nın Çankaya ilçesine bağlı bir köyüne çıkmıştı. Büyük bir köydü ve öğretmen sayısı da oldukça fazlaydı. Boş olan 4. sınıf okul müdürü tarafından bana verilmişti. Derse ilk girdiğimde çocukların durumunu tespit emek için bir yoklama yaptığımda 4 öğrencinin okuma yazma bilmediğini görmüş ve şaşırmıştım. Büyük ideallerle gazeteciliği bırakarak başladığım öğretmenliğin daha başında hayal kırıklığına uğramıştım. Demek istediğim o ki sayı olarak öğretmen ve derslik yetersizliğinin yanında eğitim sistemi ve öğretmenlerin yetersizliği de söz konusuydu. Bu bakımdan eğitimin bir bütün olarak ele alınması, bir takım ideolojik saplantılardan kurtularak gereğinin yapılması gerekiyor. Ne yazık ki 30-40 yıldır eğitimde benzer sorunlar devam edip gidiyor. Bu yetmezmiş gibi bir de 28 Şubat sürecinin bir sonucu olarak zorunlu eğitim kesintisiz olarak 8 yıla çıkartıldı. Hem de getirisi ve götürüsü hiç düşünülmeden, sadece İmam Hatip Okullarının önünü kesmek için eğitim katledildi. Bu uygulama ile sanayide ara eleman sorununa sebep olundu. Artık birçok iş yeri çırak ve teknisyen bulamıyor. Bu bakımdan ilköğretimde sınıfların 1-5, 6-8 olarak ayrılması var olan sorunları çözmeye yetmez. Bu bakımdan öncelikli olarak zorunlu eğitim 8 yıl olarak kalmakla birlikte kesintisizliğe son vermek gerekiyor. İlkokuldan sonra isteyen veli çocuğunu belli meslek okullarına yönlendirebilmelidir. Meslek okullarını bitirenlere de dalları ile ilgili yüksek eğitime geçişte öncelik sağlanmalıdır. Belli yaş gruplarında mekanların ayrılması gereklidir ama yeterli değildir.