Başbakan; "2017 bütçemiz 645 milyar lira, buradan eğitime ayırdığımız kaynak 122 milyar lira. Bütçemizin yüzde 20'sini tek başına eğitime ayırıyoruz." Basından.
Şu bir gerçek, Türkiye’de Ak Parti iktidarlarında 2002 öncesine göre her alanda (eğitim, sağlık başta olmak üzere savunma, iletişim, ulaşım, maliye…) pozitif, güzel, iyi gelişmeler oldu. Bilhassa MEB e ayrılan paydaki artış çok dikkat çekici.
Şu bir gerçek, Türkiyede 2002 ve öncesine göre daha fazla, daha kaliteli okullar, derslikler yapıldı. Okulların teknolojik gelişmesine müthiş paralar harcandı.( fatih projesi, tablet dağıtımı, akıllı tahtalar, Bilgisayar laboratuvarları, bedava kitap dağıtımı…) Öğretmenlerin ücretleri de reel olarak 2002 öncesinden çok iyi. Özel okulların sayısındaki artış ve devletin sağladığı katkı hakeza. Laikin Bütün bu olumlu gelişmeler bir türlü sahaya yansımadı. Yani eğitimdeki kalite artışı aynı oranda olmadı. Tıpkı 2002 öncesine göre müthiş bir gelişme gösteren sportif yatırılmalara karşılık spordaki başarının artmaması gibi.( Eskiye nazaran büyük, gelişmiş, modern statlar yapıldı. Sporcuya destek maddi olarak çok arttı. Alt yapıda büyük yatırımalar yapıldı. Lakin tüm bu olumlu gelimeler spordaki başarıya yansımadı. Hem okullardaki spor salonlarının, hem semtlerdeki spor salonlarının artışı, hem de spor için yapılan ve eskiye göre çok para harcanan sahaların yapılması, spordaki başarıyı artırmadı. Eskiden sokak aralarında, arsalarda top oynayan çocuklar, şimdi modern sahalarda top oynamak istemiyorlar. Gençler arasında obezite ve hareketsizlik almış başını gidiyor. Bunlarla birlikte madde kullanımındaki artış korkutucu düzeyde. Bu çelişkiler çok dikkat çekici. Tabi bu olumsuz gelişmelerde en büyük sebep internet, cep telefonu ve sanal âlemdeki müthiş gelişmenin gençlere (tabi ki her jenerasyona) olumsuz yansımasıdır. Bu yansıma sadece bizde değil elbette. Tüm dünya bu sıkıntıdan muzdarip. Gençlerimizin cep telefonu, tablet ve bilgisayar başında geçirdiği zaman çok ama çok arttı. Bu artış zihinsel ve bedensel tembelliği çok artırdı. Bir gelişmişlik göstergesi gibi görülen bu teknolojik aletler tüm dünya ile birlikte bizim insanımızı da hareketsiz hale getirip sağlığımızı bozdu bozmaya da devam ediyor. Lakin tüm bu gerçeklere rağmen icra makamında olanların işi bu dertlere deva bulmaktır.)
Bunlar acı gerçekler lakin tüm bunlara rağmen yapılacak bir şeylerin olması gerek. Devletimizle birlikte ailelerimiz eğitime çok ama çok önem veriyor. Aile olarak, devlet olarak müthiş paralar harcadığımız eğitimin meyvelerini toplayamıyoruz. Okul binalarının hem sayısal, hem kalite olarak yükselişi, eğitimin diğer alanlarına harcadığımız paradaki artışa rağmen öğrencilerimiz eskiye göre daha bilgili, daha ahlaklı, daha sağlıklı (bedenen ve ruhen) olmuyorsa bir şeylerin ters gittiği kesin.
Bu konuda iktidarın üreteceği mazeretlerin gerekçesi olamaz. Çünkü yapılan tüm değişiklikler aynı iktidar döneminde oldu. Hem yükseköğretimde, hem ilk ve orta öğretimdeki yapılan değişikliklerin sayısını unuttuk. En son TEOG’u getiren iktidar şimdi onu kaldırmak istiyor. Bu konuda en büyük sorumluluk elbette MEB bakanlığı yapmış bakanlar ve onların yüksek bürokratlarına düşüyor. (Ak Parti’nin 15 yıllık iktidarı döneminde, İsmet Yılmaz, Prof. Dr. Nabi Avcı, Erkan Mumcu, Hüseyin Çelik, Nimet Baş (Çubukçu) ve Ömer Dinçer’den sonra altıncı bakan oldu.)
EĞİTİM ORTAK PAYDAMIZ OLMALI
Muhalefetiyle iktidarıyla, zenginiyle fakiriyle, sağcısıyla solcusuyla, Alevi’siyle Sünni’siyle, Türkü, Kürdü, Arabı, Çerkesi… Halk olarak, hep birlikte vatan savunmasında, olduğu gibi, eğitim konusunda da birlik olmak zorundayız. Yarınlarımızı (hem dünya hem ahiret anlamında yarınlarımızı) emanet edeceğimiz gençlerimizin daha çalışkan, daha ahlaklı, daha bilgili, daha saygılı, daha güvenilir, daha iradeli, daha vatansever, daha erdemli, daha sağlıklı … Olması için elele vermekten başka çaremiz yok. Bu mevzuda yapılacak hatanın tamiride mümkün değil. Bu nedenle de eğitim konusunu başta siyasilerimiz olmak üzere tüm yetkililer günlük politikalara alet etmezse çok iyi olacak. Tabi ki başta da yazdığım gibi en büyük sorumluk ve en büyük görev elbette iktidarın