Ebeveynlerin ortak arzusu evlatlarına en iyi eğitimi sağlamaktır. Çocuklarımıza verebileceğimiz en güzel hediye ne para, ne araba, ama kaliteli bir eğitimdir. Evlatlarının eğitiminden birinci derecede anne-baba mesuldür. Ama herkesin kaliteli bir eğitim aldırmak için çocuklarını özel okula yollamaya maddi imkanı olmadığından tüm vatandaşlarına eşit fırsat veren ve ücretsiz bir eğitim sunmak devletin en önemli görevlerinden biri olmuştur.
1990’lara dek Türkiye’de bırakın kaliteli eğitimi yeterli sayıda okul ve öğretmen yoktu. 12 Eylül 1980 askeri ihtilalinden sonra açılan “4 aylık hızlandırılmış öğretmenlik eğitimi” programına katılıp öğretmen çıkan birçok insan olduğunu ve “okuma-yazma seferberliği” kampanyasını hatırlayalım. Çok şükür o günler geride kaldı. Açılan yeni okullar ve eklenen yeni derslikler ile eğitim kapasitesi arttırıldı. Uzun zamandır “bulunduğum yerde okul olmadığı için çocuğuma eğitim aldıramıyorum” diyen duymadım. Zaten olsa hemen TV’lerde haber olur ve devlet kısa zamanda bu sorunu giderir.
Eğitimde nicelik sorunu artık bitmiştir ve fakat nitelik sorunu devam etmektedir. Nitekim Türkiye’de iyi eğitim almak için çocuğunu çok ciddi paralar ödeyerek özel okula göndermenin gerektiği olgusu hakimdir. Bir arkadaşım maaşının %70’ini tek evladının özel eğitimine harcadığını söylemişti. Bu olguyu kırmak ve devlet okullarındaki eğitimi yükseltmek şarttır. Bunu aşağıda sıraladığım yöntemlerle yapmak makul bir plandır.
- İyi eğitim iyi öğretmenler ile verilir. İyi öğretmenleri devlet okullarına geri çekmek için öğretmenlerimize başarı ölçekli ikramiye paketleri sunulmalı. Bu bonuslar maaş arttırımı veya vergi muafiyeti yollarıyla olabilir.
- Değişen ve gelişen eğitim şekillerine adaptasyon için öğretmenlerimize devamlı ve düzenli olarak seminerler verilmeli ve öğretmen kadromuz yenilikler hakkında bilgilendirilmeli.
- ‘Üstün Yetenekli’ öğrenciler çok erken yaşta tespit edilerek kendi seviyelerindeki öğrenciler ile zeka ve becerilerine uygun bir eğitim programına sokulmalı. Bu çocukların ileride Türkiye’nin karar vericileri ve yöneticileri olacakları bilinciyle ihtimam gösterilmeli.
- Çok iyi derecede İngilizce ve bilgisayar eğitimi her öğrenciye verilmeli.
- Pandemi sürecinde tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de internet üzerinden eğitim yapılıyor. Hem ebeveynler hem de devlet bu sürece adapte olmaya çalışıyor. OECD verilerine göre öğrencilerin %30’unun bilgisayara, 1,5 milyon öğrencinin ise internete erişimi yok. Bu öğrencilere ücretsiz internete erişimi ve bilgisayar dağıtımı hızlandırılmalı.
İyi eğitimli toplum bireylerinin ülkeye ekledikleri katma değer doğal olarak daha az eğitimli toplumlara göre daha yüksektir. Daha eğitimli birey daha çok gelir elde eder. Daha çok geliri olan vatandaş daha çok vergi ödeyeceğinden devlet neticede bu yaptığı uzun soluklu yatırımın karşılığını almış olur. Daha çok parası olan insanın yaşam kalitesi yükseleceğinden daha mutlu bir birey olur. Refah seviyesi yükseldiği için de gelirinin fazlasını maddi durumu olmayanlarla paylaşma arzusu artar. Yani verilecek kaliteli eğitim bir zincir etkisiyle tüm toplumu geliştirir.
Artık dünya küçüldü ve ülkeler birbiriyle rekabet halinde. Bizi bu rekabette öne çıkaracak olan üreten ve eğitim seviyesi yüksek insanımız olacaktır. Türkiye gençlerine global istihdam pazarında iş bulabilecek ve ülkemizi uluslararası platformlarda temsil edebilecek kalibrede eğitim vermeli. Toplumlar aşağıdan yukarı gelişir. Türk toplumunu da eğitimli bireyleri yukarıya taşıyacaktır. İşbu yüzden emlakçılar nasıl lokasyon, lokasyon, lokasyon diyorsa ben de çocuklarımız için diyorum ki: Eğitim, Eğitim, Eğitim.