Ecevitçi Kafalar Mahinur’a da Haddini Bildirsenize..!
Hepimiz dün gibi hatırlarız Merve Kavakçı olayını.
Tarih; 2 Mayıs 1999, Pazar ve yer; T.B.M.M. Fazilet Partisi İstanbul Milletvekili Merve Kavakçı başındaki örtüyle yemin etmek için kürsüye doğru giderken DSP’li milletvekilleri sıralara vurarak onun yemin etmesini önlemeye çalışmışlardı.
Bu arada ok gibi yerinden fırlayan rahmetli demekten içtinap ettiğim Bülent Ecevit de alnındaki damarlar dışarı fırlayacak gibi haykırarak “Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildirin” demişti.
Burada bir anekdotu aktarayım. Bazıları hemen beni eleştirmeye başlayacaklar; “niye ölünün arkasından rahmet okumuyorsun?” diye.
Herkesçe bilinen bir hadis vardır Resülullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah, insanlara merhamet etmeyene rahmette bulunmaz.” (Buhâri, Tevhid 2, Edeb 27; Müslim, Fedail 66, Tirmizi, Birr 16)
Kimse de beni zorlayamaz onun için rahmet okumama.
Bülent Ecevit’in Türkiye’ye kazandırdığı ne var?
Uzun kuyruklar onun zamanında değil miydi? 1977 – 1978 yıllarında iktidarda Cumhuriyet Halk Partisi var. Ecevit Başbakan ve Deniz Baykal da Enerji Bakanı’ydı. Ve o yılları yaşayanlar bilir, Türkiye'nin her yanı benzin kuyruğu, et kuyruğu, tüpgaz ve margarin kuyruğundan geçilmiyordu. Hatta bu komedi halimiz Türk filmlerine de ilham olmuştu.
O karşı çıkmamış mıydı Boğaziçi Köprüsüne? Ecevit o zaman Cumhuriyet Halk Partisi’nin başındaydı ve Boğaziçi Köprüsü için "Bu köprüden zenginler otomobilleriyle işlerine rahat rahat gidip gelecekler, onun için yapıyorsunuz köprüyü." Demişti.
Güneş Motel’deki milletvekili transferi de hiç unutulmayacak. 6 Şubat 1974’te ilk defa Başbakanlık koltuğuna oturan Bülent Ecevit, ileriki yıllarda iktidar uğruna TBMM ve Ankara’yı adeta bir milletvekili pazarına dönüştürmüştü.
Hele hele Bill Clinton karşısındaki görüntüler yüzünden Türk milleti yerin dibine girmişti.
Bülent Ecevit Türk tarihine kara bir leke olan 28 Şubat postmodern darbesinin en büyük savunucusu ve uygulayıcısı olmuştur.
Akparti iktidarından önce yine başta Ecevit vardı ve ülke birçok ekonomik badireler atlattı. Bir anayasa kitabının fırlatılmasından dolayı borsa batmış, döviz fırlamıştı.
Ekonomiyi rahatlatmak için Amerika’dan Kemal Derviş’i getirmişti. Yine de yaraya mehlem olamamıştı.
Sakın kimse bana demesin ölünün arkasından konuşulmaz diye. Ben bal gibi konuşurum. Eğer Türkiye’ye tırnak kadar faydası olmamış bilakis her türlü menfi olaylarda imzası varsa ben onun hakkında konuşmayı bırakın yerin dibine de batırırım.
Şimdi bu adam hayatta olsaydı Belçika’daki Avrupa’nın ilk ve tek başörtülü milletvekili Mahinur Özdemir’in yemin törenini görseydi ne yapardı?
O da şu anki medya gibi sus pus olurdu mutlaka. Yuvarlak cümlelerle olayı geçiştirirdi.
Şimdi ben mi böyle bir insana rahmetli diyeceğim.
Demem, diyemem.
Vicdanım el veremez.
Sen bir bez parçasını sindiremedin ama elin gâvuru sindirdi de kendi parlamentosuna taşıdı. Sen Merve Kavakçı’ya merhamet etmezken biz mi sana rahmetli diyeceğiz?
Bana bu konuda duygusuz, pervasız, yobaz da deseler demem.
Sadece şunu derim; öbür tarafta ne halin varsa gör Halkçı Ecevit..!
Şunu da söyleyeyim; ben kimseye hakaret etmeden özgürce düşüncelerimi yazdım bu satırlara.
Hiçbir babayiğit de bana sakın demesin Ecevit'e belden aşağıya vuruyorsun diye. Neyse onu yazdık. Bu böyle biline.
Eleştiri ve önerileriniz için;