Mekke Urene Vadisi-Ebrehe ordusunun Ebabil Kuşları tarafından helak edildiği yer. 2008 Aralıkta hacca gittiğimde otobüsten çekmiştim. Bir hızlı geçiş yapmıştık.
Naim ÖZGÜNER 15.06.2013
Arafat Mekke de haccın en önemli rükünlerinden vakfenin ifa edildiği yerdir. Bu isim Bakara Suresi 198. Ayette geçmektedir. Cebel-i rahme Arafat meydanında etrafında ki dağlara nispetle küçük, mütevazı bir tepedir. Peygamberimiz bu dağın tepesinde şimdi yerleri tespit edilemeyen Neb’a ve Nübey’a kayalıkları arasında bulunan Nabit tepesinde vakfeye durmuştu. Taif yolu üzerinde 13.680 km2 alandır. Peygamberimiz vakfe yapmak için belirtilen vakitte (Kurban bayramından bir gün önce sabah güneşin doğuşundan sonra başlar) Arafat ta durmaya çok önem vermiş, münadisine Arafat ta iken “Hac Arafat tır” diye ilan ettirmiş, bu rüknü yerine getirmeyenin haccının tamam olmayacağını bildirmiştir.
Aslen yunanlı bir tüccarın kölesi olan Ebrehe, Yemene önce Habeşistan naibi, sonra da müstakil kral oldu. Yemenin başkenti San’a da Kulleys isminde büyük ve yüksek bir kilise inşa ettirdi. Hristiyanlar Yemende siyasi bir iktidar elde ettikten sonra Kabe nin yerine başka bir kabe inşa edip burayı Arapların merkezi haline getirmek istediler. Bir rivayette Ebrehe kendi yaptırdığı kiliseyi yine kendi adamları tarafından kirletilerek suçu Kureyşlilerin üzerine atarak Mekke ye saldırmak için komplo kurdu.
Ebrehe Kabe yi yıkmadan rahat edemeyeceğine yemin etmişti. Nihayet m.s. 570 yılında 60 bin asker ve 13 fil ile Mekke ye hareket etti. Güçlü bir orduyla gittiği için önüne hiçbir güç çıkmadı. Taif cihetinden Mekke ye varmayı planladı. Taif lilerin öncülük etmesiyle Mekke ye yaklaşık olarak 10 km yakınında harem sınırında bulunan Urene Vadii üzerinde Muğammes adlı bölge vardı. Burada konakladı. Elçisi Himyeri yi Mekke ye gönderip karşı çıkmamaları halinde kendilerine mal ve can güvenliği vad etmişti. Mekke nin reisiyle de görüşmeyi kabul etti. Haber Abdulmuttalibe ulaşınca “Bizim Ebrehe ile savaşacak gücümüz yok, bu ev Allahın evidir, dilerse onu korur” dedi.
Abdulmuttalib Ebrehe nin yanına gitti. Mekke nin reisi sıfatıyla gelen bu insanı görünce tahtından indi ve yanına geldi. Kendisiyle savaşmayacaklarını, sadece kendi develerini istediğini bildirdi. Kabe ye gelince “onun sahibi var ve onu sahibi koruyacaktır” dedi. Ebrehe bu teklifi biraz tuhaf karşıladı. Bu asil insan, Kabeyi yıkmaya gelen insandan Kabeyi korumasını değil de develerini geri istemesini anlayamadı. Halbuki Mekke, kendine ihanet edenleri helak eden bir özellikteydi. Ebrehe de Kabeyi yıkmakta kararlıydı. Abdulmuttalip develerini alıp gitti.
Abulmuttalip Kureyşlileri toplayarak dağlara çekilmelerini, ancak böylelikle katliamdan kurtulabile ceklerini söyledi. Kureyşliler Kabeye gidip dualarını yaptıktan sonra şehir halkıyla beraber topluca dağlara çekildiler.
Ertesi gün Ebrehe Mekke ye girmek üzere hareket ettiğinde ordunun en önünde Mahmud adlı fil vardı. Ve bir türlü Mekke ye doğru gitmiyordu. Fakat geri çevirdiklerinde Taif - Yemen tarafına doğru hızla ilerliyordu. Deveyi ne kadar dövdülerse de, hırpaladılarsa da Mekke yönüne doğru bir türlü gönderemediler. İşte tam bu esnada deniz tarafından gelen, kırlangıca benzeyen Ebabil kuşları, biri gagalarında diğer ikisi ayaklarında olmak üzere nohut tanesi kadar büyüklüğünde ki üç taşı kurşun gibi Ebrehenin ordusunun üzerine atmaya başladılar. Ebrehe başta olmak üzere ordu helak edildi. Kaçmaya çalışanlar kaçtıkları yerde taşlanarak öldüler. Mahmud dan başka diğer filler de öldüler. Taşın isabet ettiği herkes ölürken Ebrehe ölmemişti. Allah ona biraz daha azap çektirmek istiyordu. Gün geçtikçe etleri küçük parçalar halinde vücudundan ayrılmaya başlamıştı. Kan ve irin akar vaziyette San’a ya kadar böyle geri götürdüler. Vücudu iyice küçülmüştü. Kalbi parçalanıncaya kadar ölmedi. Nihayet kalbi de parçalandı ve hareketinin cezasını ödedi.
Bu olaydan sonra sadece Ebrehe ve ordusu değil, onun Yemende ki hakimiyeti de dört sene sonra yok oldu (m.s. 575)
Bu hadise Araplarda büyük tesir yapmış, bu olayın meydana geldiği yıla “Fil yılı” denmişti. Peygamberimiz s.a.v. ise bu olaydan elli gün sonra dünyayı teşrif buyurdular. Hz. Aişe diyor ki: Ben Mekke de iki kişi gördüm ki eller ayakları eğri, dileniyorlardı. Meğer bunlar Ebrehe nin ordusuna katılanlardanmış.”
Hicretin 132. Yılında Abbasiler devrinde Yemene Vali olarak tayin edilen Abbas bin Rebi, Ebrehenin yaptırdığı kiliseyi yıktırdı. Eser kalmadı. Fakat Kabe 15 asırdan beri milyarlarca insanların ziyaretleriyle dolup taştı..Kıyamete kadar da dolup taşacak. Her yıl Müslümanların “Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk..” sesleri semalara yükselecek.
www.naimozguner.com e-mail. naimozguner81@gmail.com