23 Kasım 2011 tarihli yazımın başlığı “Nasıl Bir Anayasa” idi. Yazının toplam okunma oranından ve yazılan yorumlardan şunu anlıyorum. Toplum olarak duyarlı olduğumuz konular günlük, basit, avami, sansasyonel haberlerden öteye geçememiş.
Şike yasası çıkartıldı. Cumhurbaşkanı veto etti diye bütün sosyal medyada kanunun tekrar kabulü konusunda öyle bir hummalı çalışma var ki, sanırsınız Türkiye’nin bu sorunu çözülürse tüm dünyanın lideri olacak, ekonomik hiçbir sıkıntısı kalmayacak, adalet terazisi doğru çalışacak v.s.v.s….
80 yıldır baskıya, zulme alışmış halkımız bundan kurtulmak için adım atma takatini yitirmiş.
Ne oluyor bize… Hey Türkiye halkları.
Anadolu insanları.
Neden haklarınızı kanun yolu ile istemek dururken Türkler suskun, Kürtler terörü seçti, diğer toplumlar ise kahve köşelerinde bunları dedikodu yaparak geçiştiriyor.
Adalet hakkımız değil mi?
Hukuk hakkımız değil mi?
Toplumsal refah hakkımız değil mi?
Ekonomik özgürlükler hakkımız değil mi?
Dinimizi özgürce yaşamak hakkımız değil mi?
Darbelere mahkum muyuz?
Terör yolunda evlatlarımızı kaybetmeye mahkum muyuz?
Evlatlarımızın geleceklerinden sorumlu değil miyiz?
Müreffeh bir Türkiye hakkımız değil mi?
Neden susuyorsunuz?
Hazırlanan kanun teklif metinlerine şöyle bir bakıyorum da hala darbe anayasalarından izler taşıyor.
Bu mu bizim özgürlük anlayışımız?
Fenerbahçe’nin küme düşmesi Türkiye’nin geleceğinden daha mı önemli ki asıl problemlerimizi unutup sokak kültürüne mahkum ediliyoruz.
Uyutulduğumuzun ne zaman farkına varacağız?
1960 darbesinden hemen sonra çok büyük katılımlı futbol organizasyonları düzenleyerek halkın tepkisinden kurtulmaya çalışan darbecileri ne çabuk unuttuk acaba.
İrtica yaygarası ile 28 Şubat’ta halkımızın başına çorap ören zihniyeti ne çabuk unuttuk.
İmanımıza, mukaddesatımıza, tesettürümüze saldıran derin adamları ne çabuk unutuverdik de daldık kendi alemimize.
Bu kadar kolay mı idi?
Referandumla biraz nefes almış gibi olmamıza rağmen esas problemler duruyor.
Son yazıma yazılan yorumlara biz göz attım da bir okuyucum, kimin adına görüş topladığımı sorgulamış.
Ayıptır ya… Kimin adına olabilir…
Ben bir vatandaşım, eğer sen de bir vatandaş isen korkma görüşlerini yaz.
Ben kendi adıma toplumun bir ferdi olarak kanun koyucunun dikkatini çekmek istiyorum. Sen de biraz kafa yor da sesin duyulsun.
Saçma sapan şeyler peşinde koşmayı bırak.
Bu ülke hepimizin.
Adalet olmazsa refah olmaz. Hukukun olması adaletin olması demek değildir. Doğru hükümler, doğru anlayışlar gereklidir. Adalet önce halkın zihninde canlanmalıdır. Hukuki metinler halka rağmen olmamalıdır. Halkın iç sesine kulak verilmelidir. Bu da katılımla sağlanabilir.
Hani katılım…?
Hem adalet, hem adil yöneticiler için yeni bir anayasa Türkiye’nin önünün açacaktır. Halkımıza nefes aldıracaktır.
Ahmet TÜRKAN - Habername