Dut Yemiş Bülbül

xxx444

CHP'nin Sosyalist Enternasyonal'le ilişkilerini bundan böyle “siyasi karikatür” kategorisinde konuşmak daha gerçekçi olacak.

Baykal'ın Partisi, Önder Bey'in yanlış tuşa basmasından itibaren mizah duvarını aşma yolunda kararlı bir çizgi tutturdu.

“Cumhuriyet Yeter Artık Halk Seçmesin Partisi”nin Sosyalist Enternasyonal'den bile kaçacak hale gelmesi; sadece Türkiye için değil, gezegenimiz açısından da faydalı bir gelişmedir.

Hayli öğretici ve aydınlatıcı olmuştur: Emeği geçen herkese teşekkürü borç biliyorum.

Deniz “Hepböylekal” Bey, Atina'daki Sosyalist Enternasyonal toplantısına gitmekten çekindiği için; Ayaş Belediyesi'nce düzenlenen “Uluslararası Dut Festivali”ne gitti, bol bol dut yedi...

Zat-ı şahaneleri, Sosyalist Enternasyonal'le ilgili soruya “Gündemimizde dut var” diyerek suskun kalmış…

Baykal'ın dut yemiş bülbüle döndüğü vakitleri iyi biliriz:

Daha ziyade seçim sonuçlarının kesinleştiği anlarda sesi çıkmaz olur…

Darbeci Ergenekon çetesi aleyhinde de konuşmaz…

Asla vazgeçemediği Önder Sav, dini değerlerle alay ettiğinde de sessiz kalmıştı, CHP lideri; özür bile dilememişti.

Bu satırların yazarını, Baykal'ın “dut yemiş bülbüle döndüğü” anlar değil de; Ayaş'taki Uluslararası “Sosyalist Dut” Festivalinde çekilen bir fotoğraf karesi bitirdi…

“Bana kaderimin bir oyunu mu, bu?”

Ya da “Bütün Kadro” bir arada:

Önder Sav'ın; hacca gitmek istediği için “dalga geçtiği” “yaşlı vatandaş” vardı ya, o da festivale gelmiş, protokolle tokalaşıyor!

Önder Bey ise CHP'li Mustafa Amca'ya ilgi göstermeyip suratını ekşiterek ters istikamete “kabuslardayım” bakışı fırlatıyor…

Sav'ın yanında Deniz Baykal var, CHP'li amcaya doğru bakıyor:

Duruma, fena halde “Efendiler! Sosyalist Enternasyonal'den pekala kaçabilirsiniz, Mustafa Amca'dansa asla!” vaziyeti hakim…

“Trajikomik” fotoğraf, Elmadağ hadisesinin Sav'ın peşini bırakmaya niyeti olmadığını söylemeye çalışıyor, bizlere…

* * *

“Son dönem CHP karikatürleri” içinde en beğendiğimi sona sakladım…

Baykal, Anayasa Mahkemesi'nin CHP'nin hesaplarında saptadığı usulsüzlüklere ve suç duyurusunda bulunacak olmasına karşı “Ne var ki bunda?” havalarında…

Milliyet'e madde madde usulsüzlüklerde “aslında pek bir numara olmadığını” anlatmaya çabalamış…

Beşinci maddede yapılanı (çok şükür) kabullenirken şöyle diyor: “Saptanan bir tahrifat var. Bir görevli 15 Euro yazan belgede 15'in başına 5 koymuş, 515 Euro yapmış! Gereği yapılacak tabii…”

Baykal'ın bu cümleleri beni bir anda “21 Temmuz 1946 Seçim Faciası” hakkında okuduğum, kaçışı mümkün olmayan “tahrifat şaheserleri”ne ışınlayıverdi:

“Açık oy, gizli tasnif” gibi muhteşem verimli bir uygulamaya sahne olan ilk genel seçimler, İsmet İnönü iktidarının halkı sindirme yöntemleri ile Jandarma baskısı eşliğinde cereyan etmiş, sonuçta akla ziyan hilelerle süslü “asrın seçim skandalı” doğmuştu.

Başta İzmir olmak üzere, Aydın, Denizli, Muğla, Manisa, ve Balıkesir'de seçimi DP kazandığı halde; Ankara'dan gelen emirler neticesinde mülki idare amirlerinin de devreye girmesiyle seçim tutanaklarında tahrifat yapılarak adı geçen illerde seçimi CHP'nin kazandığı resmen ilan edilmişti!

“Hileli 1946 Seçimi” CHP'nin şimdiye kadar tek başına iktidara geldiği yegane seçim olarak kaldı. Bundan sonra da öyle kalacağa benziyor.

Ha bu arada, tarihte tahrifatın kralını yapmış bir partide, günümüzdeki bir görevlinin “15 Euro'nun başına bir de 5 koymuş” olması tabiatıyla “solda sıfır” kalır…

Ne var ki bunda?