DÜŞÜNCE-DÜŞMEDEN- DÜŞÜNÜNCE…
Bir…Her şey onunla başlar, onunla anlam kazanır ve varlığa da yokluğa da o sebep olur. Her hareketin, her yürüyüşün mutlaka bir ile başlayan bir irade beyanı vardır. Birinci atılıma niyetlenip uygulamadıkça yeni ufuklara yelken açmayı hayal etmenin bir anlamı olamaz.
İki…Kendine özgüven duymanın, başkalarına da kişilik tanımanın basamağıdır. Yoldaş edinmek ve yola devam etmek üzere yeni hamlelere çağrı çıkarmaktır. Dayanışmanın ve birliktelikle sinerji oluşturmanın simgesidir. İkilik halinde kaynaşamamak gibi bir sonuca yaklaşırsa zayıflık ve tefrika bataklığını da önümüze çıkarır…
Üç…Her şeyin sınanmasındaki bahtsızlık veya iyi talihlilik durumunun belirleyicisidir. 'Ya tamam ya devam' kararına sağlıklı bir taban oluşturmaktır. Teslis gibi üçlemeler kesin üç kağıtçılık ve dalaletse, gökten düşen üç elmaya yahut kızıl elmaya şahit olmak, mutlak hayra delalettir. Yeni umuşlar, taze çabalayışlar üçüncü girişimin semeresinden yol bulacaktır.
Dört…Bir temrinin mükemmelce, dört dörtlük yapılması, bir kişiliğin tam donanımlı oluşmasını ortaya koyar. Bazıları zevkten dört köşe olur. En sağlam masa dört ayak üzerinde durur. Dört ana yönümüz, dört bir yanımız, dört köşe bucağımız, dört gözle yönelen dikkat ve özlemimiz vardır. Dörtlenebilme analiz yöntemimiz, dertlenebilecek dört yüklemli borcumuz söz konusudur…
Beş…Duyularımızın sayısıdır. Dinimizin şartlarına da tekabül eder. Şeytanın ve de düşmanın beşinci koldan saldırıya geçmesinden sakınılmasını tembihler. Uyumlu halde yumruk olabilen elimizin beş parmağını hatırlatır. Beşi bir yerde ne altından gerdanlıklar vardır ki güzellerin süsüdür. İnsanlık olarak yeryüzündeki beş kıtanın sakinleriyiz, beş kıtanın tek sahibi olmak hırsındayız.
Altı…İmanımızın ana şartlarının toplam rakamıdır. Dünyanın yaratılışında geçen altı büyük evreyi çağrıştırır. Varlığı her kişi için her zaman belirsiz altıncı duyumuza bir olağanüstülük atfeder.
Yedi…Hayırlı işler için Yaradan'ın en az bire yedi oranında kazançlar sağlayacağı güvencesine ışık tutar. Dünyanın yedi iklimini, yediden yetmişe uzanmayı, yedi kocalı Hürmüzler'den utanmayı, yediveren güllerini koklamayı, yedinci gecelerde gelin olan kızın evinde yediler yapmayı akla getirir. Üçler, yediler, kırklar… diyerek erenlere selam göndermeyi de hatırlatır. Hele yedisinde neyse, yetmişinde de aynı olmakla çok ibretli bir ders verir. İstanbul'un yedi tepe üzerinde kurulu olması, ülkemin yedi bölgeye ayrılarak incelenmesi ne kadar hoş bir durumsa, cehennemin yedi belalı kapısının veya tabakasının olması da bir o kadar ürperticidir. Güzellik namına kim takar dünyanın yedi harıkasını!...
Sekiz…Dikdörtgen ve kare prizmalarda sekiz köşe vardır.Kurdun adı çıkmış dokuza, asla inmez sekize. Bereket ki, cennetin sekiz kapısından da girilebilir. Mimar Sinan, Süleymaniye Camiinin mimarisinde sekiz katlı integral cinsinden yüksek matematik kullanmış! Sekizinci cumhurbaşkanını mı unuttunuz? Sek sek oyununda sekiz mi yapamadınız? Sekiz yıllık yalın saltanatta Yavuz Sultan Selim'in yaptığını çok mu gördünüz?
Dokuz…Doğru söylediği için dokuz köyden kovulup onuncu köye yollananlara ne mutlu! Dokuz canlı bir soydan olup bugün dokuz doğurmamız Allah'a reva mıdır? Şimdi niçin dokuzuncu ordumuz veya kolordumuz yok? Rabbimin doksan dokuz güzel adını zikredip medet dileyelim…
On…Artık bu tur son! On dedik, on kere altı yüzle toplam altı kilometre yol yürüdük. Ona da kalmadık, sona da kalmadık. Dünkünden daha rahat ve daha erken parkuru tamamladık. Dökülenler, çekilenler yok mu? Devam ederken hız kesip, tık nefes kesilip artta kalanlar, yürüyüş temposundan kopunca koşarak mesafe çalanlar elbette olacak. Afra-tafra ile başlayıp safra haline gelmemek hünerdir.
Mukadder menzile doğru yürürken insanın aklından tur sayılarıyla ilgili- kişilere özgü -böyle ayrıksı düşünceler de geçiyor. Sakız çiğnerken yürüyemeyenlere inat, düşmeden, düşünerek ve düşünürken yürüyenlere katılmanın hazzına doyum olmuyor…
Selam ve saygılarımla...