Geçen gün NTV'de 2009 yılının sinemasının değerlendirildiği bir programda Türk sinemasının ve dizilerinin yönetmenlerinden Durul Taylan kendinden son derece emin bir şekilde -özetle- "yerlilik filan hikâye; önemli olan evrensel işler yapmaktır. Sinema evrensel bir sanattır" gibi üst perdeden bir laf etti. Tepem attı ve kapattım televizyonu şak diye.
Durul Taylan kim? Evrensellik ne demek? Evrensellik neyine Taylan'ın? "Evrensel" dediği türden ne yapmış sayın Taylan?
Durul Taylan, duygu, çocuk, cinsellik ve romantizm sömürüsü yapan ayartıcı, ticarî filmleriyle ve "ucuz" televizyon dizileriyle evrensel bir iş yaptığını düşünmüyordur umarım!
Yazıya oturmadan önce yaptığım araştırmada Durul Taylan'ın "entelektüel ilgileri olan biri" olduğunu öğrendim. Demek ki, entelektüel ilgileri gelişkin biri değil Durul Taylan. Eğer entelektüel ilgileri gelişkin, düşünce tarihini, estetiği, film teorilerini bilebilecek kadar derinlikli bir entelektüel donanıma sahip biri olsaydı sayın Taylan, bu içi boş lafları, hem de yüksek sesle söyleme cesareti bulamazdı kendisinde…
Durul Taylan'ın evrensellikten anladığı şeyin, gişe rekorları yapan filmler yapmak, dizilerde iyi rating'ler almak, çekilen filmlerin Türkiye dışında birkaç ülkede, hele de Amerika'da vizyona girmesini sağlamaktan öte bir şey olmadığı anlaşılıyor…
Durul Taylan ve benzeri arkadaşlara önerim şu: Önce dizinizi büküp adam gibi kendi ülkenizin düşüncede, sanatta, edebiyatta kurucu, yaratıcı, çığır açıcı öncü kişilerini, dalga kıran, dalga kuran, çığır açan açılımlarını, atılımlarını bir güzel öğrenmek, özümsemek, içselleştirmek olmalı.
Sözgelişi, Tarkovsky'yi evrensel yapan, Godard'ı, Pasolini'yi, Rossellini'yi, Bergman'ı, Paradjanov'u evrensel yapan şey nedir? Ya da Çin sinemasının Beşinci Kuşak yönetmenlerinin, Afrika sinemasının, Latin Amerika sinemasının, İran sinemasının, Kore sinemasının sinemada yeni bir dil kurmasını sağlayan şey, itici güç, yaratıcı ruh nedir?
Durul Taylan ya da Türk sinemasında başka herhangi biri, Godard gibi, Tarkovsky gibi, Pasolini gibi, Rossellini gibi, Bergman gibi veya Paradjanov gibi film dilini dönüştüren, dünyaya "film böyle yapılır" diyebileceğimiz çapta bir film dili armağan edebilmiş midir?
Godard, bütün bir Batı düşüncesini, estetiğini, resim sanatını, belli başlı sanatlardaki temel sorunları, bu sorunların nasıl çözümlendiğini, modernliğin kurucu babalarını bilmeseydi, Fransız düşünce geleneklerini, sanat geleneklerini bilmeseydi, özümsemeseydi, ondan sonra onlarla kıyasıya hesaplaşmasaydı Godard olabilir miydi, evrensel olabilir miydi?
Tarkovsky, bütün bir Batı düşünce tarihini, teolojik birikimini, Ortodoks geleneği, resim sanatını yutmamış olsaydı Tarkovsky olabilir miydi, sinemada evrensel bir sıçramaya imza atabilir miydi?
Yine Paradjanov, binlerce yıllık Ermeni, Rus, Türk, Azerî, Ukrayna mitoloji geleneğini, etnografisni, "folklor"ünü, antropolojisini, şiirini, edebiyat ve sanat geleneklerini bilmeseydi, Ermeni düşünce ve sanat gelenekleri çerçevesinde bunları harmanlamasaydı evrensel bir film dili kurabilir miydi?
Sahi, Durul Taylan da dahil, şu çorak ülkede kaç sinemacı tek bir Paradjanov filmi izlemiştir; kaç kişi Godard üzerine, Tarkovsky üzerine, İran, Latin Amerika, Çin ve Afrika sineması üzerine doğru düzgün laf edebilecek durumdadır? Bu konularda ufkumuzu açacak, bu sinemacı düşünürleri aşacak (gülmeyin lütfen) tek bir yönetmen çıkabilir mi şu çorak ülkede/n?
O halde Durul Taylan gibi arkadaşların biraz "hadlerini bilmeleri", "ağızlarından çıkanı kulaklarının duyması"; en önemlisi de, ticarî işler peşinde koşuşturmak yerine "film dilini nasıl dönüştürürüm?" sorusu üzerinde kafa patlatmaları gerekiyor.
Bunu yapabilmeleri için öncelikli olarak Mimar Sinan'ın, Yunus'un, Mevlânâ'nın, Şeyh Galip'in, Itrî'nin bu ülkede geliştirilebilecek ve gerçekten evrensel olabilecek, film dilini dönüştürebilecek yaratıcı bir sinemanın inşasına, geliştirilmesine nasıl katkıları olabilir sorusunu sorabilmeleri, bu sorunun cevaplarını verebilmek için de başta İslâm medeniyetinin sanat, düşünce ve estetik birikimi olmak üzere, Batı uygarlığının sanat, düşünce ve estetik birikimlerini, ürünlerini, sorunlarını çok iyi bilmeleri, anlayabilmeleri gerekiyor…