'Medya Özgürlüğü Merkezi' açılışına katılmak üzere Katar'a gittim...
Bazı cümlelerden sonra konulan 'üç nokta yanyana', bazen üzerinde düşünmeye davettir. Yukarıdaki cümle için öyle bir durum söz konusu. Üç noktayı gördünüz ve şöyle düşündünüz mü: Katar bir Arap ülkesi. Tek geliri petrol. 'Emir' sıfatı olan biri tarafından yönetiliyor. Ülkede kocaman bir de Amerikan üssü var ve Amerikalılar Irak'a asker sevkiyatını buradan gerçekleştiriyor. El-Cezire adlı bütün dünyaya Arapça ve İngilizce haber yayını yapan kanal da burada.
Böyle bir ülkede, ülkenin yöneticileri, 'Medya Özgürlüğü' adını taşıyan bir merkez oluşturdular, başta Arap ülkeleri ve İslâm Dünyası olmak üzere geniş bir coğrafyaya özgür basın anlayışı yerleştirmek istiyorlar. Bunu sağlamak için de, CNN, New York Times, Reuters (ve tabii Yeni Şafak) gibi itibarlı kuruluşlarda çalışmış veya çalışan gazeteciler ile Fransa, Portekiz, Mozambik ve İspanya gibi ülkelerde başbakanlık, bakanlık yapmış politikacılar biraraya getirilmiş. Merkezin başında önemli bir Fransız gazeteci olan Robert Menard bulunuyor.
Diğer meslektaşlarla birlikte merkezin danışma konseyindeyim. Son anda işleri çıkmamış olsaydı, ünlü Amerikalı yıldız Mia Farrow ile Brezilyalı romancı Paolo Cuelho da bizlerle olacaktı.
Kendi kendinize Demokrasi bulunmayan bir coğrafyada basın/medya özgürlüğünden söz edilebilir mi? diye sorduysanız, haklısınız. Ben biraz da merak içeren bu sorunun cevabını almak üzere buraya geldim. Yönetim kuruluyla danışma konseyinin ortak toplantısını açan, Medya Özgürlüğü Merkezi projesinin esas sahibi olan Şeyha Mozah bin Nasser Al Missned konuşmasında birkaç kez 'demokrasi' sözcüğünü kullandı. Biz dedi Emir'in eşi, Özgürlük anlayışını ve özgür basın uygulamasını bu bölgede de yerleştirmek istiyoruz.
Bütün katılımcıların yer aldığı basın toplantısında ilginç bir olay yaşandı. Soru sorma ve görüş açıklama fırsatı verilen yerel gazetecilerden biri, Basın özgürlüğü merkezi kuruluyor, ama sorun bakalım bizler özgür müyüz? diye başlayıp kendisinin demokrasi yanlısı görüşlerine hiçbir gazete ve televizyonda yer verilmediğini, hatta Katar'da yapılan BBC'nin ünlü programcısı Tim Sebastian'ın 'Doha Münazarası' adlı programına da alınmadığını anlattı.
Televizyonların canlı yayınladığı basın toplantısında...
Daha fazla özgürlük ve demokrasi istiyorum diye özetlenebilecek uzun konuşmaya kimse ses çıkarmadı. Toplantıyı düzenleyenlerden Herkes yerini bilsin diyen de çıkmadı.
Katar'ı yönetenler ülkedeki refahı bu coğrafyada da rahat yaşanabilir özgürlükçü bir ortamla pekiştirmek niyetinde. Gün boyu süren tartışmalı toplantılardan edindiğim bu izlenimi, Emir Şeyh Hamad bin Khalifa al-Thani ve ailesiyle yediğimiz akşam yemeğinde yapılan sohbet teyit etti. Formalitenin çok az olduğu bir ortamdı yemek, davet sahipleri yabancı konukların hepsiyle yakından ilgilendiler ve saatlerce süren samimi konuşmalarda hiç de öyle tepeden bakan bir hava içinde olmadılar.
Dikkatim bir yandan o gün Balıkesir'de yapılan sert konuşmalar üzerinde yoğunlaştığı için, ben sanki bir hayal âleminde yaşıyor gibiydim.
Nasıl öyle olmayayım? Türkiye'de sansürün kaldırışının yıldönümü olarak kutlanılan basın bayramı 100 yaşında. 150 yıldır parlamentosu olan bir ülke Türkiye. Çok partili demokrasi hayatı 50 yılı aştı. AB üyesi olma çabasındayız. Böyle bir ülkede Herkes yerini bilsin, ordu bu yayınlara fena cevap verir türü lâflar ediliyor; buna karşılık bir Körfez ülkesi olan Katar gelecek yılın 3 mayısında 'Dünya Basın Özgürlüğü Günü' şenliklerine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor ve ben de o hazırlıkların bir parçası durumundayım...
Ben feleğimi şaşırmayayım da ne yapayım...
Karşılaştığı baskılar ve ölüm tehdidi yüzünden ülkesinde barınamayan gazetecilere kalacak yer sağlıyor merkez; şimdiden biri kadın diğeri erkek iki konuğu var.
'Doha Centre for Media Freedom' adlı merkezin internet sitesine girmenizi tavsiye ederim. Dünyanın bir yerlerinde gazetecilere dönük baskılarla ilgili haberler dünden itibaren siteye eklenmeye başlandı. Yemen'de Abdelkarim al-Khaiwani adlı bir gazeteci isyancılara destek çıktığı için altı yıl ceza almış... Suriyeli gazeteci Michel Kilo çeşitli Arap gazetelerinde yazdığı yazılarda 'ulusal hisleri çiğnediği' için üç yıl cezaya çarptırılmış...
Umarım, Türkiye de buna benzer haberlerle yer almaz merkezin sitesinde...
Katar'da bir ilki de yaşadım: Gece otele indim, ertesi günüm toplantılarla geçti, sabah havaalanına gittim. İlk kez ayak bastığım bir ülkeydi Katar; otel dışında bir yerini göremeden ayrıldım.