Dünya bizim (dünyabizim.com) sitesini ve orada "İmam Kevserî bir Ümittir" başlıklı yazının muharriri Melih Koşucu beyi tebrik ediyorum. İmam Zahid el-Kevserî hazretleri 20'nci asırda Türkiye'nin yetiştirdiği büyük zatlar listesinin başlarında yer alan bir kimsedir. Ne yazık ki, birtakım reformcular, yenilikçiler, dinde değişim isteyenler onun adını hiç anmazlar.
İmam Kevserî din ilimleri ve Ehl-i Sünneti müdafaa konusunda bir imamdır, yani önderdir. Anadolu ulemasından İmamBirgivî hazretleri de bu unvanı ve şerefi kazanmıştır. Bugünkü Türkiye Müslümanları İmamBirgivî, İmamKevserî gibi Ehl-i Sünnet ve Cemaat büyüklerinin yolundan gitmeli, İslâm'ı onların anlattığı gibi anlatmalı, uyguladıkları gibi uygulamalıdır.
İslâm alimlerinin en büyükleri, en fazla hizmet edenleri zü'l-cenâheyn olanlarıdır. Yani hem zâhir ilimlerinde, Şeriat ahkamında, fıkıhta mütebahhir olan (derya gibi ilmi bulunan), hem de bâtın, ahlâk, tasavvuf boyutu bulunanlar. Hüccetülislâm, Zeynüddin İmamGazalî hazretleri böyleydi. Kevserî hazretleri de hem Şeriatı, hem de (Şeriata yüzde yüz mutabık olan) Ehl-i Sünnet tarikatını ve tasavvufunu müdafaa etmiştir.
Ehl-i Sünnet ve Cemaat mezhebinde olan her Müslüman, Düzcenin, Anadolunun, Türkiye'nin, Kafkasyanın yüz akı, medar-ı iftiharı olan Muhammed Zahid el-Kevserî hazretlerini sever, sevmelidir. Uyanık ve şuurlu bir Müslümanın bu zata karşı düşman veya muhalif olmasını anlamak ve kabul etmek mümkün değildir.
Kevserî 1922'de vatanını terk etmiş, Mısır'a gitmiş, ömrünün sonuna kadar orada Din-i Mübin-i İslâm'ı bid'atçilere karşı savunmuştur.
Onun hicreti para için, makam ve mevki için, riyaset için, şöhret için değildi.
Bugün ona saldıran bazı reformcular yüzbinlerce dolar caize (telif ücreti) alıyorlar.
Bu muhterem ve mübarek din alimini kimler sevmez?
1. Vehhabîler ondan nefret eder.
2. Selefîler ondan hoşlanmaz.
3. Bilcümle ve bilumum bid'atçiler ondan korkar ve çekinir.
4. Dinde reformcular, dinde değişim ve yenilik isteyenler onun adını bile duymak istemez.
5. Kemaliyyûn taifesi onu vatan haini ilan eder.
6. Mason Afganî'nin müridleri onu düşman bilir.
İmam Kevserî hazretleri Dersaadette Şeyhülislâm Mustafa Sabri Tokadî efendinin yardımcısı, Ders Nâzırı idi.
Hilafet-i İslâmiyeye bağlıydı.
O, yirminci milâdî asrın (mübalağa etmiyorum) Gazalîsi idi.
Dinsizler onu sevmeyebilir, reformcular ondan hoşlanmayabilir ama biz Müslümanlar onu sevmeliyiz, hatırasını zinde tutmalıyız, eserlerini tercüme edip yayınlamalıyız.
Hazreti Ali kerremallahu vecheh ve radiyallahu anh Efendimiz hazretleri "Bana bir harf öğretenin kölesi olurum" buyurmuşlardır.İmam Kevserî bu Ümmet-i merhumeye çok faydalı ilimler öğretmiş, çok değerli kitaplar, risaleler, makaleler kaleme almış bir kimsedir, Kur'ân ve Sünnet Müslümanlığını savunmuş, bid'atçileri susturmuş rabbanî ve ilmiyle 'âmil bir âlimdir, binaenaleyh üzerimizde büyük hakkı vardır.Her Sünnî Müslümanın ona müteşekkir ve minnettar olması gerekir.
Af çıktıktan sonra Türkiye'ye gelmek, vatanı olan Düzceyi yeniden görmek, akrabaları ile hasret gidermek istemiştir ama şapka giydirirler korkusuyla gelememiştir. O gerçekten takva sahibi bir kimseydi, mazanna-i kiramdan idi. Allah'ın rahmeti onun ve bütün Müslümanların üzerine olsun. Bid'atleri kendilerini küfre düşürmeyen, daire-i hidayet içinde kalan bid'atçilerin de üzerine olsun. Cenâb-ı Hak cümlemizi Kur'ân'a, Sünnete, icmâ-i ümmete bağlı Müslümanlar kılsın; cumhur-i ulemânın çizgisinde yürütsün, sevad-ı âzam dairesi içinde bulundursun.
* (İkinci yazı)
Ateş Çemberleri İçinde Müslümanlar
Günümüz Türkiyesi Müslümanları dehşetli ateş çemberleri içindedir. Bir ateş çemberi değil, iç içe bir yığın ateş çemberi. Yakıcı ateşler.
1. Zalim, saldırgan, amansız, militan, fanatik din düşmanlığı ateş çemberi. Bu zalimler İslâmı ve Müslümanları Türkiye için en büyük tehdit ve tehlike olarak görürler. İç düşman olarak görürler. Ellerine fırsat geçince ezerler.Ne adalet bilirler, ne insaf.
2. Din sömürüsü yapan sahte İslâmcılar; dini imanı para, menfaat, servet olan sözde dindar hırsızlar, soyguncular, talancılar, hortumcular, kara para zenginleri. Bunların yaptığı tahribat, verdiği zarar birinci maddedeki kafirlerden çoktur.
3. Kur'ân'a, Sünnete, icmâ-i ümmete, zaruriyat-ı diniyeye aykırı bid'atler üreten Diyalogçular, reformcular, dinde değişimciler, dinde yenilikçiler.
4. Din hizmeti yapıyoruz diye dine ve Ümmete zarar veren geri zekâlılar, eblehler, humeka-i kiram.
5. Talancı, ganimetçi, soyguncu bedevîler.
6. Fetva vermeye bile ehliyetleri olmadığı halde mutlak müctehitlik taslayan mağrur ve mütekebbirler.
7. Müslümanların zekâtlarını Kur'âna, Sünnete, fıkha, şeriata aykırı olarak toplayan, aykırı olarak sarf eden mütegallibe.
8. Nefs-i emmârelerini putlaştıran, riyaset ve makam için her hıyaneti irtikâb eden muhterisler.
9. Ümmeti birbirine düşman fırka ve hiziplere ayırıp bunları birbiriyle çatıştırıp çarpıştıran insî şeytanlar.
Evet biz Müslümanlar sadece bir ateş çemberi içinde değiliz, iç içe bir sürü ateş çemberi içinde yanıyoruz.
İtikatta korkunç ve öldürücü bozukluklar var.
Namaz büyük ölçüde terk edilmiş ve halk şehvetlerine uymuş.
Gıybet ve diğer lisan afetleri yaygın.
Ümmet şuuru ve birliği yıkılmış, hizip ve fırka asabiyeti almış yürümüş.
Allah'ın yasak kıldığı nice haramlar, günahlar küstahça, âşikâre, açıkça işleniyor.
Zina ve fuhuş yaygın.
Memleket büyük bir meyhaneye dönmüş.
İffetsizlik, hayâsızlık, çıplaklık, müstehcenlik, her türlü fuhşiyyat genelleşmiş.
Bütün bu kıyamet tablosu içinde birtakım darürrahat Müslümanları keyif çatıyor. Gel keyfim gel...Oh kekâh...
Gemi alttan su alıyor, üst katta bir neş'e, bir cümbüş, bir eğlence, bir saz ü söz ki sormayın.
Kur'ân ahkamına uyulmuyor ama Mushaf, tercüme, meal, tefsir ticareti gırla gidiyor.
Reformcu ilâhiyatçılar bir defada üç yüz, beş yüz bin dolar te'lif ücreti devşiriyor.
Peki bu perişan hale düşmüş Müslümanları kim kurtaracak? Birilerine göre azılı Farmason Afganî kurtaracak!..
Kur'ân, Sünnet, Şeriat, fıkıh hükümlerinin nicesi tarihseldir, günümüzde geçerli değildir diyen Fazlurrahman kurtaracak!..
İç içe ateş çemberlerinin alevleri içindeyken Ümmet, nice Müslüman müzeyyen meskenlerde keyif çatıyor, lüks otomobillerle gezip tozuyor, lüks umre gezmeleri yapıyor.
Ümmetin bir kısmı aç ve sefil, mutlu bir azınlık ziyafetten ziyafete, restorandan restorana koşuyor.
Bırak bu safsataları, hurafeci herif sus!.. Saçmalama!.. Bak benim şeyhim ne büyük... Benim şeyhin senin şeyhini döver...Uç uç uç...
Zırvalama sus sus sus!.. Kâfirler de ehl-i necat, onlar da Cennet'e girecek. Kes sesini baykuş!..
Münafıklar bağırıyor: Şimdiye kadar kâfirler yedi, bundan sonra da Müslümanlar yesin. Ye ye ye!.. Zıkkım ye a katmerli münafık!..
Kur'ân Allah'ın inzal ettiğinden başkasıyla hükmedenler kâfirdir, gafildir, fasıktır buyuruyor. Gafiller ise dem bu demdir deyip keyflerine bakıyor.
Ne diyorlar:
Evet dinimiz haram kazancı yasaklamıştır ama bozuk düzenlerde haram yenir. Ye babam ye...
Niçin bu kadar lüks evde oturuyor, bu kadar lüks otomobille geziyorsun?.. Cevap: Müslümana her şeyin en iyisi layıktır.Ya öyle mi?
İç içe ateş çemberleri...Ateş, duman, alevler...Lüks meskenler, lüks dabbeler, lüks hayat, oh yan gel de yat.
Vezüv...Pompei...Beklenen büyük deprem...
İsraf israf israf...Lüks lüks lüks... Gurur, kibir... Çeşit çeşit şehvetlere uymak... Fısk fücur, isyan tuğyan, nifak şikak, fitne fesat...
Doğrusu geleceğimiz çok parlak.