“Dünya 5’ten Büyüktür”ü Srebrenitsa’dan Okumak

Ahmet GÜRBÜZ

Acıları tazelemenin bir faydası yok, bilirim. Ölenlere ağlamanın onları geri getirmeyeceğini de. Ancak bir zulme tanık olup sessiz kalmanın, bir katliamı seyredip isyan etmemenin de insanlık onuruyla alakalı bir konu olduğunu düşünüyorum. Sistemli bir şekilde katliamlara kapı aralayan, ona göz yuman, destek olanlara da ancak evrensel şeytani ruhlar koalisyonunun mabedi ve mabudu sıfatını layık görürüm. 

1990’lı yıllarda Avrupa’nın göbeğinde yaşanan Bosna Hersek savaşı ve özellikle de 26 yıl önce 11 Temmuz 1995’de Srebrenitsa’da yaşanan soykırımın faillerine ve yöntemine bakıldığı zaman bu ‘evrensel şeytani ruhlar koalisyonu’nun mabedinin neresi ve mabudunun kim olduğu açık seçik görülecektir.

Peki, Srebrenitsa’da tam olarak ne olmuştu?
Srebrenitsa, 1992 yılında Sırpların Bosna Hersek’te başlattıkları soykırımın ardından, bölgeye zoraki olarak müdahale eden Birleşmiş Milletler tarafından güvenli bölge ilan edilen 6 yerleşim yerinden birisiydi. Savaştan önce nüfusu 24 bin civarı iken, diğer bölgelerden gelen mültecilerle beraber 60 bin kişilik toplama kampına dönüşmüştü. Açlık ve sefaletle hayatta kalma mücadelesi veren Müslümanların elindeki silahlar, "can güvenliği garantisi" ile BM Barış Gücü tarafından koruma gerekçesiyle toplandı. Srebrenitsa'nın güvenliğinden sorumlu Hollandalı ‘Barış Gücü’ askerlerinin komutanı Thom Karremans, kentin sırplar tarafından işgal girişimine karşın kendisine sığınan 25 bin Müslüman Boşnak sivili katil sürülerine teslim ederek adeta katliama davetiye çıkardı.

İçlerinde kadın, çocuk ve yaşlıların da olduğu bu savunmasız insanlar, Srebrenitsa’da Ratko Miladiç emrindeki Sırp askerler tarafında beş gün içinde en az 8 bin 372 kişi olmak üzere BM, Avrupa Konseyi, NATO gibi uluslararası örgütler ve dünya kamuoyunun gözleri önünde şehid edilerek toplu mezarlara gömüldü. Hala mezarlarına ulaşılamayan ve kimlikleri tesbit edilemeyen binin üzerinde masum var.

Srebrenitsa Katliamı, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da gerçekleşmiş en büyük toplu katliam ve hukuksal olarak belgelenmiş ilk soykırımdır. Katliamı komuta eden Sırp General Ratko Mladic, büyük bir Sırp bayramı arifesinde bu şehri Sırp milletine hediye ettiklerini belirterek, o gün şu ifadeleri kullanmıştı: "Nihayet, bu topraklarda Türklerden intikam alma zamanı geldi."

Soykırım ve intikamla iftihar eden bir barbara verilecek en güzel cevabı, Bağımsız Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı bilge kral Aliya Izzetbegoviç şu sözlerle verdi. “Bizi toprağa gömdüler; fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı”.

Srebrenitsa soykırımının 26. Yılı münasebetiyle Türkiye insan Hakları ve Eşitlik Kurumu bir basın açıklaması yayınladı. Açıklamada, katliamda hayatını kaybedenlere rahmet, Bosna halkına sabır ve başsağlığı temennileri dile getirildi.  Birleşmiş Milletler ‘Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme’ ye atıfta bulunulan açıklamada; 44 yıl önce yürürlüğe giren sözleşmede ifade edilen soykırım suçunun unsurlarının tamamının Srebrenitsa’da birebir gerçekleştiğine dikkat çekildi.

Basın açıklamasında sözleşmeyle ilgili şu ifadelere yer verildi: “Birleşmiş Milletler tarafından imzalanan ve 12 Ocak 1951 tarihinde yürürlüğe giren Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşmede ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen birtakım fiillerin soykırım suçu oluşturduğu ifade edilmiştir.  Söz konusu fiiller; gruba mensup olanların öldürülmesi, grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi, grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarının kasten değiştirilmesi, grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler alınması ve gruba mensup çocukların zorla bir başka gruba nakledilmesi şeklinde sıralanmıştır.”

Birleşmiş Milletler; ‘dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslararasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir iş birliği oluşturmak’ için, 24 Ekim 1945'te kurulmuş uluslararası bir örgüttür. NATO ve birçok uluslararası örgütte benzer söylemlerle neredeyse aynı tarihlerde kurulmuştur. Aynı tarihler Avrupa’da bir soykırım da tanıklık etmiştir. Holokost; Nazi Almanya’sı tarafından uygulanan Yahudi soykırımı(1941-1945).

Ne garip bir tesadüf ki, İslam coğrafyasının kalbine paslı bir hançer gibi saplanan İsrail’de aynı tarihlerde kurulmuştur(1948). Ancak soykırım mağduru olarak kurulan İsrail, BM soykırım tarifine göre soykırım sayılması gereken eylemleri devlet politikası haline getirmiştir. Kurulduğu günden bugüne değin de sistemli bir şekilde uygulamaya devam etmektedir. Ancak ne var ki bu eylemlere bütün uluslararası örgütler ya seyirci kalmışlar veya cılız bir sesle kınamakla yetinmişlerdir. 

Bu uluslararası örgütlerin kurulduğu tarihten sonra bir iki münferit hadise hariç, yeryüzündeki tüm insan hakkı ihlallerinin, savaş, iç kargaşa, katliam ve soykırımları yaşandığı coğrafya ve taraflar açısından sağduyulu, aklıselim sahiplerinin dikkatine arz etmek isterim. 

Osmanlı’dan sonra dünyanın çivisi çıktı. Ne kanlı tarihi ve kara talihi ile Afrika’nın ne de Ortadoğu ve balkanların yüzü gülmedi.  

Dünyanın hak, adalet, barışa ve İslam’a,  yani bize; güçlü bir Türkiye’ye ne kadar muhtaç olduğunu bilmem hatırlatmaya gerek var mı?

Şimdi ‘Dünya 5’ten Büyüktür’e bir de bu açıdan bakmak gerek.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.