Dünür’ün Başbakan Aşkı
Sadık Albayrak ismini duymayanımız yok gibidir.
Eski siyasetçilerden ve yazarlardan.
MSP çizgisinden gelen biri.
Yazdığı yazılar genelde siyasi ve tarihi konuları içermekte.
Akıcı ve güzel bir üslubu var.
Devrimin Çakıl Taşları, Rahmet ve Savaş Peygamberi, Çağdaş Devrim Yobazları kitapları en çok bilinenlerden.
Kamuoyu en çok Sadık Albayrak’ı Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile olan dünürlüğünden tanıyor.
Sadık Albayrak’ın mahdumu ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mahdumesi evliler.
Geçmişten gelen çok sıcak da dostlukları var her ikilinin.
Geçenlerde Nebahat Koç Hanımefendi Sadık Albayrak ile güzel bir röportaj yapmışlar.
Röportajın en can alıcı yeri Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’da İslam’ın ilk halifesi Hz. Ebu Bekir’in ahlâkının olması sözleri.
Orada dünür hazretleri şöyle buyuruyor;
“Biz 30 senedir birbirimizi tanırız. Beraber siyaset de yaptık. Başbakan’la farklılığımız taktik konusunda olabilir. Başbakan, futbol taktiğine göre adam adama markaj siyaseti uygular, bense toplu hücum, toplu müdafaa taktiğini. Onda Hazreti Ebu Bekir ahlakı, müsamahası, toleransı var. Bizim tanışıklığımız, dünürlükten önce uzun yıllara dayanır. Kandillerde, aile yemeklerinde, bayramlarda bir araya geliriz.”
Acaba Albayrak neye dayanarak böyle bir kanıya varıyor?
Gerçi Hz. Ebu Bekir’in hayatını benden çok iyi biliyordur.
Hz. Ebu Bekir’in en büyük özelliği sadık bir dost olmasıdır. Bundan dolayıdır ki Hz. Peygamber ona Sıddık lakabını takmıştır.
Mübareğin diğer önemli bir özelliği de elindeki malını İslam için infak etmesidir.
Öyle ki Hz. Ömer, O’na yetişmek için büyük bir çaba sarf etmiştir.
Tebük harbine çıkmadan önce bütün müminler harp hazırlığı için ellerinde avuçlarında ne varsa getiriyorlardı.
Hz. Ömer de Hz. Ebu Bekir’i geçmek O ne getirirse daha fazlasını getirecekti. Elinde olanın en büyük kısmını Hz. Rasül’e veriyor. Efendimiz O’na soruyor;
-Ya Ömer malının ne kadarını getirdin?
Hz. Ömer:
-Ya Rasülallah malımın yarısını getirdim, diyor hafifçe göğsünü gererek.
Geriye ne bıraktın Ya Ömer, diyor Rasül.
Ömer:
-Aileme, çocuklarıma kalan yarısını bıraktım Ya Rasülallah!..
O esnada Ebu Bekir’in getirdiğini az bularak içinden seviniyor Hz. Ömer. Şimdi Onu geçtim, diye mırıldanıyor. Hz. Rasül bu defa Hz. Ebu Bekir’e dönüyor:
-Sen ne kadarını getirdin Ya Ebu Bekir?
Hz. Ebu Bekir:
-Malımın tamamını getirdim Ya Rasülallah!..
Hz. Rasül:
-Ya Çocuklarına, Ailene ne bıraktın?
Hz. Ebu Bekir:
-Onlara Allah ve Rasül aşkını bıraktım Ya Rasülallah!
Hz. Rasül manidar gözlerle Hz. Ömer’e bakar. Hz. Ömer, Ebu Bekir’den çok mal getirmiştir ama malının tamamını verememiştir.
Hz. Ebu Bekir “Cehennemde vücudum büyüsün tâ ehli imana yer kalmasın” diyerek de ne kadar büyük bir merhamet anlayışı içerisinde olduğunu gayet iyi anlarız.
Rahmet Peygamberi de O’nun için şu mübarek sözleri buyurmuşlardır;
"Ümmetime karşı en merhametli Ebu Bekirdir."
"Eğer Ebu Bekir'in imanı alemlerin imanıyla müvazene edilse yine de Ebu Bekir'in imanı racih gelecektir."
Şimdi bunları yazdıktan sonra Hz. Ebu Bekir ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında nasıl bir kıyas yapılabilinir?
Hiç elmas ile gümüş birbirine denk midir?
Birilerini övmek adına mübarek kişileri niye kullanırlar?
Acaba;
Sayın Başbakan malının ne kadarını ülkesi için infak etmiştir?
Vatandaşını Hz. Ebu Bekir merhametiyle mi seviyor?
Eğer seviyorsa neden Kasımpaşalı tavırlarını bazen vatandaşına gösteriyor?
Sayın Sadık Albayrak;
Biz Müslümanlar en çok ifrat ve tefrit noktasında yanılıyoruz. Bu yanılgı Allah göstermesin imanımızı zedeler.
Tamam, dünürünüzü canınız kadar sevebilirsiniz. Belki bu gerçek sevgidir. Bunu kimse bilemez ama bu kadar bir kişiyi pohpohlamamak gerekir, değil mi?
Severken ifrata gitmeyelim.
Ne güzel demiş şair;
Ben sevdim mi adam gibi severim.
İşte biz de sevdiklerimizi böyle adam gibi içinde menfaat olmadan saf duygularla sevelim.